150 YILIN ÖYKÜSÜ adlı belgesel filmi ile İzmir’de yeni bir ufuk açan Abdulkadir Hazman’la filmin arka planını konuştuk.
Arif Çayan: Sayın Hazman nereden çıktı bu film fikri?
Abdulkadir Hazman: Konak Belediye Başkanı Sayın Sema Pekdaş ile Karataş’la
ilgili bir sohbetimizde Sema hanımın önerisi üzerine bu proje gelişti.
Arif Çayan: 150 Yılın Öyküsü adlı filmi yapmakta amacınız neydi?
Abdulkadir Hazman: Filmde hem bu bölgenin tarihi ve kültürel zenginliklerini tanıtırken hem de halen bu bölgede yaşayan ve yakın tarihimize tanıklık eden çok değerli büyüklerimiz vardı; onları yaşarken konuşturup kayıt altına almak istedik.
Arif Çayan: Bu filme sözlü tarih çalışması diyebilir miyiz?
Abdulkadir Hazman: Filmin bütününe baktığımızda böyle bir yargıya varmak mümkün ama biz elimizden geldiğince 1850'lerden günümüze bu bölgeyi hem anlattık hem de anlatırdık.
Arif Çayan: Filimde gördüğümüz kadarıyla yalnız Karataş yok, Karantina ve Değirmen dağı da var. Bu üç semti aynı filmimde anlatmanıza sebep olan nedenler nelerdir?
Abdulkadir Hazman: Bu üç semte baktığınızda tarihi süreç içerisinde bir birleriyle kopmaz bağları mevcuttur ve İzmir’in batı yakası dediğimiz bu bölgenin sivil yerleşime açılması ile birlikte şeklenmiş semtlerdir. Bu üç bölge sosyal, kültürel ve toplumsal olarak bir birini yakından etkilemiş ve hep birlikte aynı kaderi paylaşmışlardır. Aynı camide, havrada kilisede ibadet edenleri, aynı kulüpte spor yapanları ya da aynı okulda okuyanları ayırmak nasıl mümkün değilse bu üç semti de birbirinden ayrı düşünmek o kadar imkânsızdır.
Arif Çayan: Filimde hem siz hem de anlatıcılar sevgi, dostluk ve kardeşlikten sıkça bahsediyorsunuz, peki buralarda bu kadar faklı guruplar yaşadığına göre hiç mi kavga ya da çatışma olmamış?
Abdulkadir Hazman: Evet bu gün ki ortamda bunu anlamak zor olabilir ama bu bölgede hiçbir etnik ya da dinsel kavga olmadığı gibi hiçbir ayrımcılık da yaşanmamıştır. Biz boşuna söylemiyoruz bu bölge sevginin, barışın, dostluğu ve kardeşliğin başkentidir diye. Tabi ki bireysel suç dediğimiz kız kaçırma, hırsızlık vb. şeyler yaşanmıştır, bu bile İzmir genelinde baktığımızda yok denecek kadar azdır.
Arif Çayan: Sayın Hazman bu rüya gibi yaşamın bu bölgede oluşmasının nedenleri sizce nelerdir?
Abdulkadir Hazman: Dikkat edersinizse bu bölge Osmanlı İmparatorluğunun gerileme dediğimiz iç çekişmeler ve savaşlardan artık iyice yorgun düştüğü bir dönemde sivil yerleşime açılmıştır. Bu bölgelere yerleşen Yahudi, Rum, Ermeni ve Müslümanların artık bir birlerine sarılmaktan başka şansları yoktur ve müthiş bir dayanışma içinde zengin- fakir ya da Müslüman- gayri Müslüman ayrımı yapmadan ortak bir yaşam mücadelesine girişmişlerdir. Öyle ki o tarihe kadar Osmanlı topraklarında hiç olmayan aynı mahallede hatta aynı sokaklarda birlikte bir hayat kurdular ve iyi ki kurdular bu bizde ulus olma kavramını geliştirdi. Bu anlamda bir kez daha sesleniyorum, uzman tarihçiler bu olguyu araştırmalıdırlar.
Arif Çayan: Filme tekrar dönecek olursak, Film yaklaşık bir saat sürüyor ama sanki üç bölümden oluşmuş gibi bir izlenim bırakıyor, neden bu filmi üç bölüm halinde yapmadınız?
Abdulkadir Hazman: Evet aslında biz bu çalışmaya başladığımızda filmi üç bölüm olarak çekmeyi planlamıştık fakat bu ekonomik olarak bütçemizi aşan bir olaydı. Konak Belediyesinin önerisi üzerine bizde bir filme üç bölümü sığdırdık, filmin ana temasından uzaklaşmadan yalnızca görselleri azalttık.
Arif Çayan: Filmin müzikleri en az film kadar beğenildi. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?
Abdulkadir Hazman: Öncelikle şunu belirteyim bu film tam anlamıyla bir imece usulü ile yapıldı. Filme katkı koyan herkesi ama herkesi hem kutluyor hem de teşekkür ediyorum, onlar olamasaydı bu filimde olmazdı. Filmin müziklerine gelince, Değirmen dağı bölümünde İzmir Kırım Tatar Türklerinin derneğinnin oluşturduğu folklor ekibi ve Kabak Kemanesi ile yerel sanatçımız Cengiz Biner ‘Ah Güzel Kırım’ Türküsünü seslendirdiler, çünkü zaten bu Türkü onların buraya göçünü anlatıyordu. Karataş bölümünde ise çok değerli sanatçı Mert Saraçoğlu bize Alto Saksafonu ile Türkleri, Rumları, Yahudi ve Ermenilerin buralarda ortak yaşamını anlatan o mükemmel filmin müziğini yaptı. Üçüncü bölüm olan Karantinada ise Bando Sol gurubu ise bize neredeyse Osmanlıda yaşayan milletlerin sahip çıktığı ‘ Misirlou’ adlı parçayı seslendirdiler. Mithatpaşa Sanat Okulu denince aklımız okulun bando takımı gelmez mi? Bizi o günlere götüren ve bu güzellikleri yaşatan onlardı.
Arif Çayan: Filminizle ilgili eleştiri aldınız mı?
Abdulkadir Hazman: Evet aldık ve çok yapıcı eleştirilerdi. Filmin daha çok teknik kısmı diyebileceğimiz konularda yoğunlaştı bu eleştiriler. Filmin seslendirmesi ve bölüm geçişleri konusunda aldığımız eleştiriler bizimde ufkumuzu açtı.
Arif Çayan: Filmi izlerken bazı insanların ağladığını ve hatta siz konuşurken de duygulandınız gözlemledik. Bu durumu açıklamanız mümkün mü?
Abdulkadir Hazman: Ben konuşurken Karantinayı bize anlatan Nail Atalay Bumin’nin yakın arkadaşı Recep Çetindaş’la göz, göze geldik, o ağlıyordu çünkü Nail amca bu filmi görmeden aramızdan ayrılmıştı ve bu beni çok duygulandırdı. Onunda bu filmi görmesini çok isterdim. Başka dostların ağlaması ise daha çok geride bırakılanlarla ilgili olduğunu sanıyorum, bu tür duygu selinin oluştuğu bir başka İzmir’e ait yerel belgesel var mı bilmiyorum.
Arif Çayan:Film gösteriminde salon tıka-basa doldu. Konak Belediyesi bu kadar yoğun ilgi gören bu filmi başka salonlarda da gösterecek mi?
Abdulkadir Hazman: Konak Belediyesi kendilerinin dağıttığı davetiye usulü ile bu galayı düzenledi. Fakat Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde gösterilseydi sanırım insanlar bu filmi ayakta izlemek zorunda kalmayacaklardı. Ayrıca filmin daha geniş kitlelere ulaşması ve diğer yerel yönetimlere örnek teşkil etmesi açısından başka salonlarda da gösterilmesinde İzmir’in yerel tarihinin irdelenmesi açısından fayda sağlayacaktır.
Arif Çayan: Sayın Hazman hem bu bölge hem de İzmir’in başka bölgeleri için yeni filmler yapmayı düşünüyor musunuz?
Abdulkadir Hazman: Bu çok zor bir iş ve ben sinemacı değilim, fakat eğer sponsor bulabilirsek neden olmasın, ekip arkadaşlarımla kafamızda bu tür projeler var. Yeri gelmişken bu filme emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ederim.
Arif Çayan: Filmle ilgili ilk söyleşiyi bizimle yaptığınız için biz de size teşekkür ederiz.