Küllerinden doğmuş bir ülkenin hikayesinin ilk satırı yazıldı bugün. Daha savaş bitmeden paylaşılmış, kaybettiğine tümünden inanılmış bir savaşın içindeydik. Öyle bir savaş ki bazen düşman kim bilemedik. Vatanımızda cirit atan ülkeler, kendilerini galip görüyorlardı. Ama unuttukları bir şey vardı. Her şeyini aldıklarını düşündükleri bu milletin sahip oldukları en değerli şey içlerindeydi. Ne demişti Mustafa Kemal ; “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
19 Mayıs 1919 da Samsun’da yayılan kandı bu. Samsun’dan önüne çıkan tüm tuzaklara rağmen doğan bir umudun ruhuydu. Kurtuluşun başladığı gündü. 13 yaşındaki çocuklarla, gencecik bedenlerle birlikte omuz omuza kazanılan bu kurtuluşu Atam’ın gençlerine armağan etmesi şaşırtmamıştı elbet.
O ki Gençlere, ”Ey türk Gençliği!” diye seslendiği hitabesinde ne kadar güvendiğini söylemişti.
Türk gençliği “Ey Büyük Atam!” diyerek verdiği cevapta ona sözünü vermişti.
Ben, benden önceki nesiller ve benden sonraki nesiller. Biz hepimiz bu ülkenin birer ferdi olarak her 19 Mayısta Atam’a verdiğimiz sözü tekrarlıyoruz.
Ülkemin güzel gençleri, bugün ülkesini Dünya’nın her yerinde, bazen nefes nefese koşarak, bazen suyun altında, okçulukta, sporun her türlü dalında göğsünde Türk Bayrağıyla gururla temsil ediyor.
Hür bir ülkenin bayrağı altında büyümüş olmanın verdiği gururla akıttıkları ter onları zafere götüren.
Kendisine inanılmış, daha Dünya’ya bile gelmeden güvenilmiş olmanın verdiği gurur.
Vatanının nasıl kazanıldığını, her zerresinde kaç vatan evladının kanı olduğunu bildiğimiz için basmaya bile kıyamadığımız güzel ülkemin güzel gençleriyiz bizler.
“Gençler! Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Biz her şeyi gençliğe bırakacağız.
Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
Bizler Atam’ın ümidi olan geçleriz. Bu yüzden okuyoruz, düşünüyoruz, sorguluyoruz.
Bu yüzden elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Hatta şartlar bizim için iyi olmasa bile, ülkeme yararlı olmaya çalışıyoruz. Bazen su oluyoruz yangınları söndüren, bazen fidan oluyoruz. Çiçek ekiyoruz, ağaç ekiyoruz yarınlara.
Geleceğe koşuyoruz hep birlikte. Uzun atlıyoruz gelişen çağa ayak uydururken. Bir ok gibi tam isabet oluyor bazen Dünya’nın beklediği aşı. En ağır yüklerin altından kalkıyoruz yüzlerce kiloyla.
Hiç tanımadığımız insanlar “Türkiye” diye çıktıklarında televizyona, onlarla bir nefes alıyoruz. Gülüyoruz… Ağlıyoruz… Biz gençler ülkemin dört yanında her meslekten insan oluyoruz. Ne olursak olalım “Zeki, çevik ve ahlaklı” olalım istiyoruz.
Çünkü biz biliyoruz. Hayat sanıldığından uzun. Bir insana kısa gelen ömür, bir Dünya’ya çok fazla şey katabilir.
Mustafa Kemal Atatürk öldüğünde 57 yaşındaydı. Şimdi hangimiz 57 yaşında birine yaşlı diyoruz ki. Kısacık yaşadı. Bir insana göre çok kısa. Ama o Dünya’ya adını altın harflerle yazdrırdı. Bir ülke kuruldu küllerinden doğarak. Devrimler yaptı korkusuzca. Oy hakkı geldi. Soyadımız geldi. Kadının adı geldi kulağa.
Ve biz bugün hangimiz ona 57 yaşında öldü diyoruz. Biz her Atatürk dendiğinde kalbimizi tutuyoruz.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız Kutlu Olsun!