Türkiye'de cezaevinde firar edip kaçan ve yurt dışında yaşayan Sevan Nişanyan!
Geçmişi ne kadar bilgi ve kültür dolu olsa da Türkiye Cumhuriyeti'nde yargılanmış, ceza almış, cezaevine gönderilmiş ve cezaevinden kaçmış bir cezaevi kaçkını.
30 Ağustos Zafer Bayramı'mızın 102. yılında kaçarken arkasında bıraktığı İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı Şirince Mahallesi'ndeki Nişanyan Oteli'nde yapılan saygı duruşuna bütün nefreti, kini ve hazımsızlığıyla yüklenmiş.
"Nişanyan adının oteliniz tarafından kirletilmesini esefle karşılıyorum” demiş.
"Kepazelik" demiş.
“Kendi elimle diktiğim ağaçların altında a) müşterinin bir kısmını terörize ederek sadakat bildirmeye zorlayan b) yüz binlerce masum Rum’un katlini ve sürgününü kutlayan c) memleketin en zorba ve sahte sınıfını onore etmeyi amaçlayan bir şov sergilenmesi ve bunun bir marifetmiş gibi paylaşılması tek kelimeyle kepazeliktir. Nişanyan adının oteliniz tarafından kirletilmesini esefle karşılıyorum” demiş.
Belli ki, Sevan Nişanyan'ın içinde, Kurtuluş Savaşı döneminde nizamı savaşmayan, kadın, çocuk, bebek demeden sivil katliamı yapan Rum faşistliği kalmış.
'Eşşek' demişler, ne kadar okursa okusun içinde 'Eşşeklik baki kalır' demişler.
Sevan Nişanyan'ın içinde kalan da, o gördüğü eğitimi rağmen düşüncesini evrenselleştirememiş, faşist ruha teslimiyet var.
Anadolu'nun asıl sahibi Türklerden nefret ettiği gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü de hiç sevmediğine de eminim.
Atatürk'ün ona ve onun gibilerine Türkiye Cumhuriyeti'ni hukukun temeli üzerine kurup, onlara da yasalara uygun davrandıkları sürece yaşama hakkını verdiğini farkında değiller.
Sevan Nişanyan'ın bu ruh halini anlamak, bu düşünce erozyonunu anlamak, bu faşistliğini anlamak için kaşif olmaya, dolu dolu insanı anlatan kitaplar okumaya gerek yok.
Sevan Nişanyan'ın bu ruh haline anlamayabilmek için Anadolu insanının Gazi Atatürk'ün başkomutanlığında verdiği Kurtuluş Savaşı mücadelesini, binlerce şehitlerimizi, binlerce gazimizin yaşadıklarını anlamak yeterli.
Canımızı, kanımızı vererek kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin, üç kitap okuyup, iki kitap yazıp, kendisini ilim insanı, bilim insanı olarak lanse ederken içindeki faşistliği saklayanlara hediye edecek halimiz yok.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarımızı 'Yüz binlerce masum Rum’un katlini ve sürgününü kutlayan'lar olarak tanımlayan Nişanyan, sen ve senin gibiler Osmanlı İmparatorluğu'nda 600 yıl dilini, dininizi ve kültürünüzü yaşayarak hayatta kaldığınıza dua edin.
1071 Malazgirt Meydan savaşında Alparslan liderliğindeki Türklerin Anadolu'ya giriş düşüncesi ve hareketiyle karşı karşıya kalmış olsaydın, kıymetli annen bir şekilde hayatta kalmayı başarmış olsaydı, dünyaya Anadolu topraklarında bir şekilde gelirdin ama adın Sevan Nişanyan değil de bir ihtimal 'Seyfi Nişanlıoğlu' olurdu.
Geçmişten günümüzü gelince.
Bir:
Şirince'deki Nişanyan Oteli'nin işletmesini yapan Müjde Tömbekici'den beklediğim, boşandığın ve malı çöktüğün, sana ve senin yaşadığın ülkeye, senin saygı duyduğun Mustafa Kemal Atatürk'e karşı saygısızlık yapan, rum faşistliği yapan bu adamın soyadını otellerinizden silin.
'Nişan Oteli' yapın!
Sevan Nişanyanı aşı olması gereken hale sokup daha fazla kudurtmayın!
İki:
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, Nişanyan ismi kültürel tarihi bir miras değildir. Kendini Rum faşisti olarak gören, Türkiye Cumhuriyeti'nde yasalara göre kaçak olan, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e her fırsatta hareket eden, Kurtuluş Savaşımızı bir katliam olarak anlatmaya çalışan, şehitlerimizin ve gazilerimizin içini sızlatan bu faşist adamın ismi de, soyismi de sadece kaçak arananlar listesinde kalsın.
Anadolu coğrafyasından silin!
Bu yazıyı okuyup, beni kim olduğunu merak ederse Sevan Nişanyan'a yazdığı bir kitabındaki başlıkla cevap vereyim.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün güvendiği, güveninin boş çıkamadığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı, 'Ankara'nın doğusundaki Türkler' denim!
Vesselam!