Türk Hematoloji Derneği (THD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya, Türk Hematoloji Derneği olarak tüm hematolojik hastalıklara ait özel günlerde bilgilendirme yaptıklarını belirterek, “Bugün 13 Ekim Dünya Tromboz Günü. Tromboz, damar sisteminin pıhtı ile tıkanması demektir. İstatistiklere göre her 4 kişiden biri tromboz nedeniyle ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre damar tıkanıklıkları, ölüm nedenleri sırlamasında bir numarada yer alıyor. Damar tıkanıklığı yani tromboz herkeste olabilir. Cinsiyet, ırk, ayırmaz. Üstelik basit bazı önlemlerle damar tıkanıklığını engellemek mümkündür” dedi.
TROMBOZ NASIL OLUŞUR?
Trombozun damarın tıkanması anlamına geldiğini belirten Küçükkaya, “Damarlar, hücrelerimize besin ve oksijen taşıyan kapalı borucuklar olarak düşünülebilir. Kan damarlarının duvarlarının yağ ve kireçlenmelerle tıkanması, kanın çabuk pıhtılaşabilir hale gelmesi, damara dışarıdan baskı olması, travmalarla veya ameliyatlarda damarın yaralanması veya damar dokusunun iltihaplanması tıkanmaya neden olabilir” dedi.
Küçükkaya, her damarın tıkanabileceğini, hangi damar tıkanmışsa onun fonksiyonuyla ilişkili belirtiler ortaya çıktığını ancak en korkulanın kalp, beyin ve akciğer damarlarının tıkanması olduğunu vurgulayarak, şunları belirtti:
“Kalp damarları tıkanırsa kalp krizi gelişir: Sol göğüsten başlayan, sol boyuna ve sol kola vuran ağrı, göğüste baskı hissi, çarpıntı kalpte bir sorun olduğunu işaret eden bulgulardır.
Beyin damarı tıkanırsa inme (felç) olur: Ani gelişen güç kaybı, his kaybı, yüzde bir tarafa çekilme olması, konuşma bozukluğu, bilinç değişiklikleri beyin damar hastalıklarını düşündürmelidir.
Akciğer damarları tıkanması (Akciğer embolisi): Ani gelişen nefes darlığı, nefes alınca göğüste batma hissi, kanlı balgam çıkarma görülebilir.
Bacakta toplar damarı tıkanması: Genellikle o bacakta şişme, kızarıklık, ağrı ortaya çıkar. Yüzeysel toplar damarlar tıkandığında damarın yolu boyunca sertlik elle hissedilebilir.
Bacak atar damarı tıkanıklığı: Belli bir süre yürüdükten sonra bacakta ağrı olması, dinlenmeyle geçmesi kronik damar tıkanıklığını akla getirmelidir. Akut bir tıkanma olursa bacakta ağrıyla beraber beyazlaşma olur. Parmak uçlarında morarma ve siyahlaşma eşlik edebilir.”
Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya ayrıca nadir olarak pıhtının karaciğer, böbrek, barsak, göz damarları gibi farklı organların damarlarını etkileyebildiğini, bu durumlarda o organa özel bulguların (karında şişme ve ağrı, ani gelişen görme kaybı gibi) ortaya çıktığını belirtti.
Trombozun herkeste olabildiğini, yaşla birlikte pıhtı gelişme riskinin arttığını, ancak gençlerde de pıhtı oluşabileceğini belirterek, pıhtı riskini arttıran durumları şöyle sıraladı:
İleri yaş
Sigara İçme
Obezite
Hareketsizlik
Gebelik ve lohusalık dönemi
Doğum kontrol ilaçları ve östrojen içeren ilaçlar
Ameliyatlar, ortopedik girişimler
Uzun yolculuklar
Diyabet
Kan yağlarının yüksek olması
Kanserler
Damarları tutan bağ dokusu hastalıkları
Ağır infeksiyonlar
TROMBOZ GENETİK OLABİLİR Mİ? TROMBOZUN TEDAVİSİ VAR MI?
Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya, toplumun %8-10’unda kanın pıhtılaşmasını kolaylaştıran genetik değişikliklerin mevcut olduğunu söyleyerek, “Örneğin beyaz ırkta faktör V Leiden mutasyonu sıktır (Türkiye’de yaklaşık %5 oranında). Bu mutasyonu taşıyanlarda toplar damarlarda pıhtı riski artar. Özellikle gençlerde pıhtı oluştuğunda veya ailede birden fazla kişide pıhtı geliştiğinde genetik sebepler araştırılmalıdır. Kan sulandırıcılar ve pıhtı eriten ilaçlar ile tromboz tedavi edilebilir. Bazen damarları ameliyatla veya damar içine girip özel yöntemlerle açmak da mümkündür. Pıhtı bulgularını erken tanımak ve hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir. Erken müdahale hayat kurtarır” dedi.
TROMBOZ ENGELLENEBİLİR Mİ?
Çok basit önlemlerle pıhtı gelişimini engellemenin mümkün olduğunu ifade eden Küçükkaya, “Aslında herkesin çok iyi bildiği, ama uygulamakta zorlandığımız temel sağlık kurallarına uymak pıhtı gelişimini de engelleyecektir; Hareket etmek, kan şekeri ve yağlarını kontrol etmek, vücut ağırlığını normal sınırlarda tutmak, bol su içmek, sigaradan uzak durmak gibi. Hastaneye yatan hastalarda pıhtı açısından risk değerlendirmesi yapılmalı ve buna göre önlem alınmalıdır” diye belirtti.
DOĞUM KONTROL İLAÇLARI VE ÖSTROJEN İÇEREN İLAÇLAR PIHTI RİSKİNİ ARTTIRABİLİR
Küçükkaya ayrıca, “Ailede pıhtı hikayesi, varisler, sigara kullanımı, obezite, şeker hastalığı gibi durumlar varsa doğum kontrol ilaçları tehlikeli olabilir. Doğum kontrol ilaçları veya östrojen içeren ilaçları kullanmadan önce mutlaka aile hekimi veya kadın doğum uzmanlarıyla görüşmek gerekir” dedi.
SİGARA ÖNEMLİ BİR SORUN
Sigara içmenin damar sağlığını bozduğunu, kanserlere neden olduğunu, solunum sisteminde kalıcı hasarlar yaptığını ve kısırlık nedeni olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya, “Tüm bu riskler sigara paketlerinin üzerinde yazıldığı, hatta fotoğraflandığı halde, dünyada 1 milyardan fazla kişinin sigara tiryakisi olması düşündürücüdür. Sigara tiryakilerinin %80’i ekonomik olarak fakir kişilerdir, maalesef kısıtlı bütçelerini sigaraya ayırarak sağlıklarını kaybediyorlar ve hayat süreleri ortalama 10 yıl kısalıyor. Dünyada her yıl 600.000 kişi, ebeveynleri veya eşlerinin içtiği sigaranın dumanından hastalanıp ölüyor. Ülkemizde yaklaşık 250.000 çocuk sigara içiyor. Sağlıklı nesiller için sigarayla mücadele şart” dedi.