Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü
anneciğinin resmini değil,
ne de ak örtüde elmaların,
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında
dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
Paris’ te bir otel odasında yanında sevgili arkadaşı Abidin, içeride uyuyan eşi Vera. Bu güzel dizeler dökülüyor kaleminden usta şairin. Hiçbir görüntüye ihtiyacı yok Nazım’ın mutluluğun şiirini yazarken. Yanında sevgili arkadaşı Abidin Dino.
Bizim, acının resmini yapabilmek için hayal gücüne ihtiyacımız var mı peki? Tarihler 6 Şubat’ ı gösteriyor. Nazım’ın kaleminden dökülen dizeler, bu coğrafyada acının resmini oluşturuyor saniye saniye. Acının coğrafyasında görünmez bir kalem çalışıyor hiçbir ayrıntıyı atlamadan. Hem de öyle bir çalışıyor ki, hiç unutulmayan filmlerin en çarpıcı sahneleri gibi duyarlı insanların yüreklerine kazınıyor.
Bir insan ellerinin kepçe olmasını ister mi, diye soruyor Haluk Levent. Düşen her bir parçayı elleriyle kazımak metrelerce aşağıdaki insanlara ulaşmak istiyor. 99 depreminden sonra unuttuğumuz ‘’Sesimi duyan var mı?’’ cümlesi her yerde yankılanıyor. Oysa biz bu cümleyi artık mesajlarımızda bir trip cümlesi olarak kullanmaya başlamıştık diyor bir gencimiz.
İşin kolayına kaçmadan ama diyor Nazım şiirinde sanki bizi bilmezmiş gibi. Halbuki biz pratik yollardan gitmeyi çok severiz. Zemin etüdü yapmak uzun iştir teknik olarak bu çalışmayı kısa sürede tamamlasanız bile orada niye bir bina yapılamayacağını anlatamazsınız. Orada iştah kabartan bir rant vardır. Planlar yapıya uygunS yapılsa bile işin kolayına kaçma kısmı başlar. Önce temelden eksiltilir. Ne gerek vardır çok derin bir temele. Sonra malzemeye gelir sıra. İdare edebilecek sağlamlıkta malzemelerle yola devam edilir. Bir mühendis olmayan bile bir depremde bir binanın neden bir kağıt gibi yıkıldığını anlayabilir. Bir binada ne kadar çok can kaybımız varsa o kadar malzemeden çalınmış demektir.
‘’ Vurulduk ey halkım unutma bizi ‘’ dizelerini kaleme alan Uğur Mumcu aslında bir şair değildir ancak Selda Bağcan’ın eşsiz yorumuyla hayat bulur türküsünde. Halbuki henüz geçmiştir bir 24 Ocak daha. Katilleri bulunamayan sevgili Uğur Mumcu bu felaketi görseydi ‘’ Gömüldük ey halkım unutma bizi’’ der miydi? Ama biz yine de unuturduk failleri meçhullerin bu ülkesinde.
İnsanın en önemli özelliği unutmaktır aslında. Bu özelliğimiz sayesinde hayata tutunur, yolumuza devam ederiz. Bizim tekrar sağalmamız bu yolla mümkün olur. Ancak her şeyin olduğu gibi bunun da aşamaları vardır. Önce neyi unutmamız gerektiğine iyi karar vermeliyiz. Bize yoğun acı veren anları, anıları, duygu durumumuzda büyük yaralar açan görüntüleri mi yoksa her şeyin kolayına kaçan, parayı tanrı yapıp onun peşinden koşan, koşarken de her şeyi ranta feda eden müteahhitleri, yöneticileri mi? Hayata devam edebilmek ancak ilk saydıklarımı kabule geçerek mümkündür. Ancak ikinci seçeneğimiz, bizi tekrar tekrar aynı noktaya getirecektir.
Bir deprem ülkesi olarak en ucuz seçeneğimizin eğitim olduğunu söylüyor uzmanlar. Gerçekten eğitilerek, bilinçlenerek neyi nasıl yapmamız gerektiğini fark ederek ve bunu peşinden giderek her şeyden önce de yeni bir değerler sistemi kurarak. İnsanı ilk sıraya oturtarak insana gerçek değerini vererek, insanlık değerlerini yeniden şekillendirerek… Mümkün mü?
Sen acını resmini yapabilir misin Abidin
Ama işin kolayına kaçmadan.