Geçen hafta Gönül başlıklı yazımı okuyanlar hatırlatayacaktır. Gönül'e ne olmuştu? Neden değişmişti? Bu konuyla ilgili o kadar çok geri dönüş aldım ki... Ve tabi Gönül tüm bunları nasıl kabul etmiş ve dönüşmüştü. Hepimizde olduğu gibi asıl merak, bu dönüşümün nedeni ve niçiniyle hikayenin gerekçeleriydi... Benim de bu konuyu Gönül'den öğrenmem gerekiyordu.
Gönül ile hafta içi buluştum ve konuştum. Öyle beş on dakika değil saatlerce konuştuk. Ne de olsa biz eski dostuz. Dost demek kaldığı yerden hiç ara vermemiş gibi devam etmek değil midir?
Üniversiteden arkadaş biz üç kafadar, üç yıl aynı iş yerinde çalışıp sonra hayatın ve şartların değişim rüzgarına kapılıp, üç yılın sonunda yollarımızı ayırmıştık. Gönül, hangi yolu hangi sebeplerle tercih etmişti ve gönül gözü neden kapanmıştı onunla konuşup size anlatacaktım. Öğrendiklerime inanamayacaksınız.... Ben de inanamamıştım.
Ben, Ayşe, Gönül ilk iş deneyimini ve hayatımızın en güzel yıllarını birlikte yaşamıştık. Her şeyden önce hayat neşemiz, hayat enerjimiz önümüzde olumsuz ne varsa onu düzeltmeye ve geliştirmeye yeterliydi. Serde gençlik vardı...
Sonra her birimiz farklı iş yerlerinde çalışma hayatımıza devam ettik.
Gönülle konuşmamızda konular açıldı, derinleşti, sarpa sardı, kör kuyulara düştü... Sonunda konu düğme taktiğine ve etek boyuna da geldi...
Sen beni. Ciğerimi biliyorsun öyle değil mi? Ben o beğenmediğimiz tiplerden nasıl olabilirim ki? dedi bana...
Çalışma hayatımın altı ay öncesine kadar, biz üç kadar üç yıl nasılsak bir milim bile farklı olmadım... İşini seven, çalışkan, hak yemeyen, yedirmeyen, vicdanlı Gönüldüm ben.... Ama son altı aydır içimden bir canavar çıkarttılar. Anladığım kadarıyla Ayşenin arkadaşının kızı da maalesef istemeden bundan payını almış diye olanı biteni bana uzun uzun anlattı...
Ama gerçekten de bu yaşanılan uzun uzun anlatılmayı hak ediyormuş. Hatta bana kalsa Gönül'ün bu işleri senaryo olmayı bile hakediyor....
Gönül ile konuştuklarımızı Ayşe'ye de anlatacaktım. Ayşe'yi kahveye çağırdım. Kahve kokusu havayı biraz yumuşattı allahtan. .. Hem ona hem de size Gönül'ün kalbine neler olmuş anlatacağım. Buyrun...
Tamam dedi Ayşe. Gönül ne zaman çıldırmış da böyle olmuş? Hale'nin kızını dahi kızdıracak hale nasıl gelmiş?
Ayşecim, arkadaşını çok iyi tanıyorsun unutma dedim. Gençken bu karakterde olmayan biri çok zor değişir bence...Sen de benim gibi önyargılı yaklaşma lütfen... Başlıyorum bak. Tamam başla dedi Ayşe.. Gönül'ün eşi vardı biliyorsun Sinan. Evet biliyorum dedi. Bundan altı ay önce asistanını değiştirmiş. Ondan sonra da adam ters kepçe olmuş. Nasıl yani? dedi Ayşe...
Tam Türk filmlerindeki gibi tam bizim beğenmediğimiz tipler gibi bir asistan almış meğerse Sinan... Son düğme bir fazla açılmış ve yatak sesiyle konuşan bir tip her daim Sinan'ı ablukaya alır vaziyette davranmaya başlamış. Bir de üstüne üstlük adamın yapmadığı davranışları sırf kadının canı öyle istiyor diye birileri üzülsün diye, ki bu kişi Gönül, kadın egosantrik egosantrik ortalıkta dolaşıyormuş.... Tam da kötü insan çizgisi işte...
Çok acil bir konu varmış da... Kusura bakmayın sizi evinizdeyken arıyorum da... Pardon haftasonu ama bu konuyu size mutlaka iletmem lazım da... Arabam bozuldu tamircinizin numarası neydi de...
Daha bunlar gibi abuk subuk yüzlerce gereksiz konularda bildiğin taciz etti Sinan'ı...
Sadece bunlar değil... Kurumda çalışan herkese kraldan çok kralcı davranmalar, işi yapmadan yaptım demeler, sırf canı istedi diye canının istemediğine eziyet etmeler. Ve tabi en önemlisi yine sırf kendi hıncından ve kötülüğünden , Sinanla beni ayırma çabaları artık son damlaydı dedi...
Gömleğinin son düğmesi sebepli açılmış asistandan ben ve Sinan yara bere almadan nasıl kurtuluruz diye oturdum düşündüm dedi Gönül. Ve bir çözüm buldum.. Uzun yıllardır çalıştığım kurumdan ayrılmak zorunda kaldım. Ne için mi? O asistan kadının kocasının asistanı olmak için.... Nasıl yani demişim birden...
Ben de onu, beni vurduğu yerden vurarak ona bir ders vermek istedim. Eşinin asistanı oldum. Onun Sinan'a davrandığının aynısını eşine asistanlığımda yaptım. Ama gel bana sor ne zordu... Asistan, Sinan'a, yöneticisinin eşine yani bana, çalıştığı kuruma, hemcinslerine böyle davranamazdı... Aynısını ben ona yaparak gösterdim bunu ona...
Ama kocasınına bir özrüm vardı onu da sorunsuz diledim. Görevim bitti zaten bu ay sonu ayrılıyorum işimden dedi Gönül. Bunu daha fazla sürdüremeyeceğim, dersimi verdim bitti artık... Ben öyle bir insan olamam. Ben öyle değilim ki...
Nasıl yani sen o asistana ders vermek için mi tüm bunlar oldu? Evet dedi Gönül... İnanamamıştım... Konunun devamı daha da ilginçti....
Ama ben ne yapıyorum biliyor musunuz? Arkası yarın diyorum. Yani haftaya kadar beklemeniz gerekiyor. Neden mi? Ben dahil konunun buraya gideceğini tahmin etmemiştik sanıyorum. Konunun devamını bir hafta daha düşünmenize zaman veriyorum. Neler olmuş tahmin edin...
Gönül'ün işleri gerçekten de senaryolukmuş. Haftaya kadar biraz daha düşünün ve merak edin. Valla ben bile çok heyecanlandım. Baksanıza ilk kez bir yazım üç hafta sürecek. Değmez mi? Bence değer. Neler olmuş neler... Biraz bekleyin... Haftaya görüşmek üzere hoşçakalın. ..