Yapımcılığını ise Mahperi Altun Uçar ve Şafak Bakkalbaşıoğlu’nun üstlendiği ‘40’, yeni bölümüyle bugün BluTV’de izleyicilerle buluşurken, zorlu 40 sorusunu siyasetçi, Gelecek Partisi Kurucu Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na yöneltti.
Cansu Canan Özgen: "Gazeteci Sevda Kabaş'a yazdığı bir Tweet nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açıldı ve sonra da hakkında tutuklama kararı çıktı. Kendisinin yazdığı Tweet eski bir Çerkez atasözü, bu konuda sosyal medyada da yoğun tepkiler yükseldi. Örneğin sanatçı Fazıl Say, "Sedef Kabaş'ın gözaltına alınmasıyla Sezen Aksu'nun dilinin kopartılmasıyla uyandığım bir Türkiye sabahı, kapkaranlık bir sabahtır benim için. Bu kadınlarımızı koruyamazsak daha da yoksuluz" ifadelerini kullanıyor. Cumhurbaşkanına hakaret konusunda geçmişte de benzer davalar ve tutuklamalar yaşanmıştı, sizin bu konu da ve bu konuya bakışınızı merak ediyoruz. Gazeteci Sedef Kabaş'ın tutuklanması politik midir sizce hukuki midir? Türkiye kadınlarını koruyamıyor mu?"
Ahmet Davutoğlu: "Türkiye'de kadına dönük her kısıtlama konusunda hepimizin ortak bir tavır sergilemesi lazım ama, buradaki konuyu Sedef Kabaş ile ilgili konuyu, saf kadın meselesi olarak ele almamak lazım. Aslında ben o tweeti gördüğümde gerçekten siyasi nezaket olarak, siyasi nezaketi zorlayan bir tweet yani. Hepimizin birbirimize eleştirsek de sert eleştiri yapsak da kişisel bir hakaret unsuru içermemesi özen göstermemiz lazım, ancak... Bu sebeple tutuklanmak, tutuklanmış olmak veya bunları tutukluluk sebebi olması, aslında siyasetçilerin olgunluklarının testidir aynı zamanda... Sn. Cumhurbaşkanına hakaretten on binlerce davanın yürüyor olması da doğru değil. Biz siyasiler evet hakarete karşı tavır sergilemeliyiz ama, bir taraftan da topluma öncülük edecek şekilde bir tahammül ve eleştiriye karşı da bir ilkesel bir tahammül tavrını da ortaya koymalıyız. Görüşlerimizi, eleştirilerimizi nezaketle yapabilmeyi ve ola ki sert ve ağır eleştiri varsa bunu da demokratik özgürlük alanı içinde değerlendirmeyi bir gün başarırsak toplumsal barışı sağlayabiliriz. Kadınlarımızla ilgili ise hangi sebeple olursa olsun, herhangi bir kadın onuruna yönelik her saldırı karşısında ortak bir tavır sergilemeliyiz. Geçmişte siyasi mücadele etmiş olduğumuz Selahattin Demirtaş'ın eşine dönük bir sosyal medya kampanyası başlatıldığında da kendisini arayıp dayanışma sergilediğim gibi, bugün de her bütün kadınlarımız da özellikle bir kadın onuru bağlamında muhatap oldukları tavır konusunda dayanışma içinde olmalıyız."
Cansu Canan Özgen: "Siyasette kadının adı yok mu?"
Ahmet Davutoğlu: "Siyasette kadının adı ana özne olarak olmalıdır. Bunu sık sık gündeme getiriyoruz, Gelecek Partisi'ni kurduğumuz zaman da en fazla kadın katılımını sağlamak için çok büyük çaba sarf ettik. Bugün kadın hareketimizin öncülerinden olan birçok isme bizzat davette bulundum. Kadınların siyasette etkin olmasının önündeki bütün engeller kaldırılmalı ve kadınlarımızın siyaset içinde sadece takip eden, yönlendiren bir siyaseti sözcüsü olan bir konumdan değil, yöneticisi, yönlendiricisi ve öncüsü olan bir konuma kadınlarımızın gelmesi lazım.
Cansu Canan Özgen: Millet İttifakı'nın 2 önemli lideri Sn. Kılıçdaroğlu ve Sn. Akşener'le sık sık görüşüyorsunuz, program içinde de bu konuya sık sık değindik. Geçtiğimiz günlerde Ahmet Hakan köşe yazısında 'Küçük felaket Davutoğlu'yla müttefik olmak' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıda şöyle diyor 'Ahmet Davutoğlu'nun şu türden montolojik bir özelliği var, kendisine verilen kendisinin aldığını zanneder, yüzde sıfır beş ile yüzde yirmi beşin eşit olduğunu düşünür, daime alıngandır, daima haksızlığa maruz kaldığına inanır, kendi fikirlerinin en önemli fikirler olduğuna yüzde yüz emindir, Başbakanlık yapmış olmasını biraz fazla önemser, yani demem o ki millet ittifakı sırf Ahmet Davutoğlu kaynaklı krizleri yatıştırmak için daha çok buluşup yemek yiyecektir. İttifakın diğer parçalarına şimdiden sabr-ı cemil dilerim' diyor Ahmet Hakan. Bu yazıdan çıkarım; Ahmet Davutoğlu kendisini dev aynasında mı görüyor? Nihayetinde bu yazıdan yola çıkarak soru gelsin, Ahmet Davutoğlu küçük felaket mi?
Ahmet Davutoğlu: Sn. Ahmet Hakan'ın gazetecilik hayatındaki çizgi değişimlerine bakarsanız ben bütün eleştirilere saygı duyarım ama, bu kadar çok çizgi değiştirip iktidara göre bu kadar meyl etmiş kişinin, başkalarının felaketleri üzerine yorum yapması pek doğru değil. Dediğim gibi her gazeteci beni eleştirebilir, dediğim gibi, saygı duyarım. Şu ana kadar hiçbir basın mensubuna gazeteciye niye beni eleştirdin diye soru sormadım ama, onların da nezakete özen göstermesi gerekir. Acaba bu sözleri Ahmet Davutoğlu Başbakan iken kullanmış olabilir miydi veya kullandığım sözler var idi ise o zaman ki hangi güç parametreleri içinde kullanırdı?
Bütün gazeteciler için bu geçerli bir sorudur. Beni özel hayatımla herkes tanır, benimle ilişkiye girenler de bilir, asla boy aynası veya bir kibir benim davranış kalıplarım içinde söz konusu değildir. Ama herkes bilir ki ben girdiğim yola ciddiyetle girerim, biriyle yol yürüyeceksem samimiyet ve dürüstlük ararım. Ak Parti'den ayrıldığımda bu samimiyet ve dürüstlüğü görmediğim için ayrılmıştım. Hayatta bu anlamda risk üstlenmekten hiç çekinmedim, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kendisinin genel başkanlık yaptığı bir partiden ayrılarak, ihraç edilerek, daha sonra ayrılarak o partideki en yakın arkadaşlarına karşı hakikati haykıran başka bir siyasi lider yoktur. Dolayısıyla, Sn. Akşener ve Sn. Kılıçdaroğlu'nu hafife almaktır bu ifadeler ve bu resmin doğurduğu rahatsızlıktır. Bu resmin doğurduğu rahatsızlık Ahmet Hakan da bu şekilde tecelli eder, başkalarında başka şekillerde ama, biz Türkiye'nin geleceği için ön yargılı bakan herkesi bu birlikteliklerle rahatsız etmeye devam edeceğiz, bizim aramızda oluşabilecek güven hissinden kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir.