Ağustos dediğiniz geçer, Eylül dediğiniz de geçer, Ekim ayı gelir.
Yaşarsanız görürsünüz, yaşamazsanız göremezsiniz.
Yaşayıp da görenlerden olun diyerek cümlelerime devam edeyim.
Büyük bir sürpriz olmaz ise 14 Ağustos'ta kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan AK Parti, Ekim ayında yapılacak büyük kongre için de startını vermiş olacak.
Bu startın sıradan bir başlangıç olmayacağının sinyallerini de görmemek mümkün değil.
AK Parti'de birileri gidecek, birileri gelecek, değişim rüzgarları ama sert, ama yumuşak esecek.
AK Parti İzmir'de de!
Bu başlangıçlar için herkesin kendini adalet terazisine koyması, alınacak kararları makul karşılaması ve hatta öz eleştiri yapıp, egosunu yenip, 'Ben yokum' demesi gerekiyor.
Zor ama öyle!
AK Parti İzmir'de, herkes her göreve talip, herkes her görevi layıkıyla yapıyor, herkes her şekilde mükemmel siyasetçi.
Peki gerçekler öyle mi?
Peki istatistikler öyle mi?
Peki hareketleriniz öyle mi?
Peki çalışmalarınız öyle mi?
Peki bilginiz öyle mi?
Peki görgünüz öyle mi?
Peki yetkinliğiniz öyle mi?
Peki etkinliğiniz öyle mi?
Bir masanın koyulduğu yerin arkasına bir de koltuk koyup, bir de önüne 'Başkan' kelimesi yazan tabelanızı koyduğunuzda; o yerde oturan, duran, bunların bütün cevaplarını vermiş olmuyor.
Başkan oluyor ama daha çok 'Başkanlık oynuyor' gibi duruyor!
Öyle olmadığını iddia edenlerin, edebiyat, felsefe, kendime göre yorumculuk yaptığımı söyleyenlerin iç seslerini duyar gibiyim.
Onların iç seslerine en güzel cevap 2023, 2024 yıllarında yapılan seçimlerin il, ilçe, mahalle sonuçları olur.
Onların gözlerini karartan, kendilerini Kaf Dağı'nda gösteren egolarına en güzel cevap, 2023, 2024 yılında siyasetin gereği vatandaşa ne kadar dokunduğu, ne kadar yorulduğu, ne kadar çözüm ürettiği, ne kadar var olduğu olur.
AK Partili'yim diyen ve egosunu yenemeyenler, AK Parti'nin en tehlikeli düşmanlarıdır.
AK Parti'de siyaset yaparak maddi ve manevi kazancından olacağını düşünenler, AK Parti'nin en büyük düşmanlarıdır.
AK Parti'nin 20 aşkın süredir iktidarda olmasının nedenlerini anlayamayanlar, AK Parti'nin en zayıf halkalarıdır.
Yeri geldi mi seçim öncesi ve sonrası 'İzmirli ne olursa olsun CHP'ye oy veriyor' diye seçmen profilinin oyunu eleştirenler, AK Parti ne olursa olsun aynı kadrolarla devam ediyor eleştirisini de yapmalı, yapmak zorunda.
İzmir'i kazanmak istiyorsa!
Siyasetçi olmak, esnaf olmaya benzer bir yerde.
Esnaf dediğiniz sabah erkenden dükkanını açar, müşteri az gelse de, çok gelse de 'Müşteri velinimettir' düşüncesiyle hareket eder, etmek zorundadır.
Bazen günü maddi kazanımlarla kapatır, bazen günü manevi kazanımlarla kapatır.
Ama illa ki hayatı yaşayarak, hayatın içinde var olarak kazanımlı günler geçirir.
Bunun tersini yapan, canı istediğinde dükkanını açan, canı istemediğinde kapatan, ne geleni, ne gideni bilmeyen, hesabı kitabı, sohbeti, halkla ilişkileri bilmeyen er ya da geç, kendi kendini yok edebilmek, esnaflıktan çıkabilmek için çareler, bahaneler arar.
Siyaset yapıyorsanız, 'Siyasetçiyim' diyorsanız en az esnaf gibi olmak zorundasınız.
Esnaf gibi siyaset yapmaya vaktiniz yoksa, işiniz gücünüz başınızdan aşkın ise varlığınızla siyaseti kirletmeyin, siyasetin içinde var olmaya çalışan beyinlerin yoluna çıkıp yarışmaya katılmayın.
Elinizdeki maddi imkanları, bu yarışta bir adım önde olmanızı kendinize avantaj olarak görmeyin.
Size avantaj sağlayan bu durum, siyaset yaptığınız partiniz için büyük bir dezavantaj sağlar.
Siyaset Kurumları:
Örgüde ilk ilmikte sarıyı kaçırıp en sonuna geldiğinde bozukluğu fark edip 'Nerede hata yaptım?' diye bakıp, hatasını görüp hayal kırıklığı, üzüntü ve boşa giden emek için ağlayanlar vardır ya, işte öyle olmamaya dikkat etmeli.
Siyasetçiler:
Siyasette, işte o hatalı ilmik olmamaya, partisinde emek sarf eden, çaba gösteren, gecesini, gündüzüne katıp çalışanların üzülmesine, ağlamasına, dahası o kazandıran beyinlerin kendisini siyasetten uzak tutmasına neden olmamalı.
Dip Not:
'Eşşekler de beyin olsaydı, birilerini sırtında taşımazdı'
Vesselam!