İşte Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük'ün bugünkü yazısının tamamı;
2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne kadar önemli olduğunu artık söylemeye gerek yok. Muhalefet ısrarla erken seçim olacak diyor ama hükûmet böyle bir şey olmayacağını açık açık söyledi. Önce martta yerel seçimler, sonra kasımda Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Her seçim önemli ama Cumhurbaşkanlığı en kritik olanı.
AK Parti adayının Tayyip Erdoğan olduğu herkesin malumu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan'ı destekleyeceklerini, hatta 2019 sonrası da bu desteklerinin devam edeceğini ilan etti. Böylece skalanın bir tarafı belli olmuş oldu. Buraya Büyük Birlik Partisi'ni de ekleyebiliriz.
Şimdi muhalefetin ne yapacağı soru işareti. Çeşitli alternatif ve ihtimaller konuşuluyor. İyi Parti lideri Meral Akşener aday olacağını söyledi ama eğer Abdullah Gül aday olursa geri çekileceğinin de altını çizdi. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu "aday olabilirim" dedi ama dudağının ucuyla. HDP de bu kervana katılacaktır. Yani başka bir aday çıkmazsa ya da gösterilmezse Akşener ya da Kılıçdaroğlu'nun adaylığında muhalefet birleşecektir. Bir ihtimal de Gül'ü aday gösterebilirler. Tabii özellikle CHP ve HDP seçmeni Gül ya da Akşener'e oy verir mi, onu kestirmek zor. Erdoğan kaybetsin de ne olursa olsun diyorlarsa siyasette her şey mümkün.
Türk siyasi yelpazesinde önemli bir yeri olan MHP son günlerde çok akıllı bir siyaset izliyor. Devlet Bahçeli yaptığı açıklamalarla Meral Akşener'i CHP-HDP tarafına itti. FETÖ imasını da üzerinden atamayan Akşener hemen geri vites yaparak kendi adaylarını çıkaracaklarını söyledi. Bu tür iddialarla karşılaşan İyi Parti, Bahçeli'nin akıllı manevralarıyla kendisini bu alandan çıkarmaya çalışıyor. Aynı sıkıntı CHP için de geçerli.
CHP diğer muhalefetten farklı olarak daha agresif bir siyaset izliyor. 16 Nisan referandumundan sonra koltuğu tartışılan Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasını bahane ederek Adalet Yürüyüşü başlattı. Bu yürüyüşten sonra liderliği sorgulanan Kılıçdaroğlu genel başkanlığını garanti etti. CHP'de artık rakibi yoktu. İç sahada atılan şeref golünden farklı bir anlamı yoktu bunun.
Ne var ki Kılıçdaroğlu kendi seçmeninde başarısız görüldüğünü biliyordu. Bu yüzden Tayyip Erdoğan'a ne kadar saldırırsam o kadar iyi diyerek her türlü belaltı saldırdı. Sahte belgelerle aslında kendisine hiçbir şey kazandırmayacak bir saldırıya geçti. Ama oradan da bir şey elde edemedi, zaten edemezdi de. Ancak amiyane tabirle Erdoğan'a saldırmanın CHP seçmeninde bir karşılığı var. Erdoğan karşıtlığı CHP'de her şeyden daha baskın. Nefret gözlerini kör etmiş. İşte bu yüzdendir ki, CHP yönetimi son 5 yıldır hata üstüne hata yapıyor ve her seçimden yenilgiyle ayrılıyor.
Kâh FETÖ'cülerin argümanlarını savunuyorlar kâh HDP ile iş birliğine giriyorlar. Partinin geçmişteki bazı yöneticileri bile barajı geçmesi için HDP'ye oy verdiğini açıkladı. Hiç de ders almıyorlar. Sürekli başarısızlar ve başarısız olmakta da ısrarcılar. İl kongrelerindeki kavgalar herkesin malumu. Kavgasız, gürültüsüz tek günleri geçmiyor.
Halbuki bir kere milletten yana olsalar, her şey farklı olacak. Üstelik iyi bir ana muhalefet ülke için de çok faydalı olurdu. Türkiye yaşadığı sıkıntıları çabuk aşar, dünyada ilk 10 ülkeden biri olurdu. MHP de muhalefet partisi ama duruşuyla ve tavrıyla Türkiye'nin sıkıntılarını açmada çok faydalı işler yapıyor.
2019'a giderken Devlet Bahçeli, devlet oyunlarından iyi anlıyor ve şer güçlerin oyununu bozmak için akılcı hamleler yapıyor. Hepsi de milletten yana işler. CHP bunu anlamalı. Yıkıcı siyaseti toplum istemiyor. CHP'nin başında kim olsa %25 oyu alır. CHP onarıcı, çözüm gösterici siyasete başvurmazsa 2019'da Kemal Kılıçdaroğlu da gider. Yerine gelen değişmezse onun akıbeti de böyle olur. Ha, CHP ben iktidar istemiyorum, muhalefet bana iyi diyorsa söyleyecek söz olamaz. O zaman da ne kendilerine ne de ülkeye faydası oluyor.
2019 seçimlerini, büyük bir sürpriz olmazsa gene Erdoğan kazanacak. CHP bu tür kavgalarla anılacak. En kötüsü de bu.