Bugün TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda CHP'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Komisyona acilen davet edilmelerine ilişkin oylama talebi AKP’li komisyon başkanı Reşat Petek ve başkan yardımcısı Selçuk Özdağ’ın girişimleriyle engellenip reddedildi. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray konuya ilişkin oylama talebi öncesinde yaptığı konuşmada 15 Temmuz günü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili çok sansasyonel ve çarpıcı üç soruyu komisyonun gündemine getirdi. Çıray’ın ilk sorusu, Hakan Fidan’ın 15 Temmuz günü saat 20:00- 21:00 arasında Beştepe’deki lüks konutlarda TİKA’dan bir arkadaşı ile doğum günü kutlaması yapıp yapmadığıyla ilgiliydi. Çıray bu sorudan sonra Fidan’ın darbenin hemen ertesinde çocuklarını ve eşini bir Ortadoğu ülkesine götürüp götürmediği ve onların hala orada olup olmadığını sordu. Çıray’ın yönelttiği üçüncü ve son soru, en az ilk iki soru kadar çarpıcıydı. Çıray, MİT Müsteşarı Fidan’ın son 1,5 - 2 aydır Başbakan ile görüşüp görüşmediğini sordu. Çıray, bu soruların ardından aşağıda tam metnini sunduğumuz konuşmasını yaptı. Aytun Çıray'ın AKP'li Komisyon Başkanı ve Başkanlık Divanına CHP'li komisyon üyeleri adına yaptığı bu konuşma metni tarihe düşülmüş bir kayıt niteliği taşımaktadır.
Değerli Komisyon Üyesi arkadaşlarım,
Burada milletin meclisinin, milletin topyekun talebi ile bize tevdi ettiği bir görevi yerine getiriyoruz.
Bize verilen görev ise aslında çok karmaşık bir iş değildir. Başımıza gelen en büyük felâketlerden biri olan ve devletimizi yıkılma aşamasına getiren FETÖ kalkışmasının tüm yönleri ile aydınlatılmasıdır.
Unutmamalıyız ki bu görevimizi yaparken tarih boyunca varoluş savaşlarımızda verdiğimiz şehitlerimizin tümünün bize yüklediği sorumluluk Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını güvence altına almamızdır.
Yani devletimizin, milletimizin ve onların bağımsızlık sembolü olan bayrak ve ezanlarımızın korunup kollanması ilk defa sivil siyasete düşmüştür.
Bu büyük yükün önemli bir kısmı bu komisyonun omuzlarındadır.
Ve hiçbir kişi ve kurum söz konusu kutsal değerlerimizin üzerinde değildir.
15 Temmuz en karanlık anları saat 15.30-22.00 saatleri arasındaki zaman kesitidir.
15 Temmuz kalkışma, işgal ve kaos yoluyla Türkiye’yi bir iç savaş ve parçalanma sürecine sokmayı hedefleyen hain operasyona ilişkin bilgilerin ortak noktası 15.30 sularında MİT’e çok kritik bir ihbarda bulunulduğudur.
İhbarın içeriği ve mahiyeti konusunda yapılan açıklamalarda birtakım farklılıklar olmakla birlikte, Türkiye’nin o gece menfur bir şebeke tarafından yürütülecek bir hıyanet teşebbüsüne sahne olacağını ortaya koymaktadır.
Bu gerçek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın medyaya yansıdığı kadarıyla savcılık ifadesinde de kendisini göstermektedir.
Orgeneral Akar’ın ifadesinden ordu içinde geniş çapta örgütlenmiş bir şebekenin varlığından kesin bir şekilde haberdar olduğu…
FETÖ’nün 2016 YAŞ kararıyla kendisini ortadan kaldıracak bir tasfiyeye karşı harekete geçebileceklerini tahminin ötesine geçecek bir şekilde bildiği veya öngördüğüdür.
Dolayısıyla MİT’e bir binbaşı tarafından yapılan ihbarın kendisine MİT müsteşarlığı tarafından iletilmesinden itibaren ifadesine yansıyan..
Türkiye Hava Sahasının tüm uçuşlara kapatılması gibi tedbirler aldığını deklare etmesi gayet anlaşılır bir şeydir.
Ancak meselenin anlaşılır olmayan ve 15 Temmuz’un asıl karanlık ve şüpheleri çeken cephesi bu olağanüstü tedbirlerin başka diğer koordineli olağanüstü tedbirler ve teyakkuz halleriyle desteklenip desteklenmediğidir.
Çünkü Orgeneral Akar’ı tüm Türkiye’nin hava sahasını kapatmaya sevk eden ciddiyetteki bir ihbarın,
MİT ile birlikte devleti ve Türk Milletinin iradesini korumaya yönelik bir dizi koordineli tedbiri uygulamaya koymasını gerektirirdi.
Yani konunun de facto olarak yürütme gücünün yetkilerini de kullanmaya başlamış olan Cumhurbaşkanı…
ve halihazırdaki anayasaya göre yürütmenin asli aktörü olan Başbakan ile hiç zaman kaybetmeden paylaşılması şarttı.
Örneğin; Kuvvet ve Ordu Komutanları derhal görevlerinin başlarına davet edilerek bir kriz yönetimi gerçekleştirilseydi,
bu kalkışma 246 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan safhanın öncesinde bastırılabilirdi.
Bu konudaki sıcak gazetecilik çalışmaları ve bizzat Akar’ın ifadesi, burada dinlediğimiz misafirlerin ifadeleri bu gerekliliği yerine getirmek için yeterli zamana sahip olunduğunu göstermektedir.
O halde bu yeterli zaman ne olmuştur da kullanılmamıştır veya kullanılamamıştır?
Bunun objektif sebepleri var mıdır?
Varsa nelerdir ve nasıl açıklanabilmektedir?
Orgeneral Akar nasıl rehin alındı?
Akıncılar Üssü’nde neler yaşandı?
Akar ve Fidan ne görüştü?
Akar niye karargâhta oturdu?
Dişli neden helikopterde?
Bu soruların çok kritik bazı cevapları Genelkurmay Başkanı Akar’la MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dadır.
15 Temmuz’un en karanlık düğümlerinden hiç olmazsa bazılarının çözülebilmesi için bu iki yüksek bürokratın Komisyonumuza davet edilmelerine ve Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı tarafından serbest serbest bırakılıp davete icabet etmelerini rica ediyoruz.
Aksi halde 15 Temmuz hakkında giderek büyüyen haklı şüpheler koyulaşacak..
yürütmenin bütün kararlarının ve uygulamalarının meşruiyeti her geçen gün aşınacak,
Türkiye FETÖ’nün hedeflediğinden çok daha vahim bir kaotik ayrışma ve kutuplaşma süreçlerine sürüklenecektir.
Bu nedenle Komisyonumuz Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ı açıklamalarda bulunmak üzere davet etmeye zorunludur.
Bu zorunluluğu yerine getirmediği takdirde görevini yerine getirmemiş olmakla kalmayacak,
aynı zamanda bunu engelleyenler sakladıkları bir şey olduğu kuşkusu ile tarih tarafından belki de 15 Temmuz’un paydaşı olmakla itham edilip yargılanacaktır.
Akar ve Fidan’ı üzerlerine düşen tarihsel sorumluluğu yerine getirmeleri için herkesi CHP’nin önergesine olumlu oy vermeye davet ediyorum.
Sayın Başbakan’dan da bu bürokratları milletin meclisine göndermelerini rica ediyorum.
Aksi halde tarihin bu ağır yargısıyla damgalanmayı reddediyorum.