İzmir’in en turistlik ilçelerinin başında geliyor Alaçatı.
Çeşme’nin rakibi olamasa da en az Çeşme kadar da yurt içi, yurt dışı takipçisi var.
Alaçatı sörf tutkunlarının yeri olarak başladığı turistlik bölge olma yolunu, özellikle İstanbul varlıklı ailelerin tercih etmesiyle çok yüksek bir eğilim yakaladı.
İstanbullun varlıklı aileleri ve onları çocuklarının Alaçatı’yı tercih etmesine bağlı olarak, zengin bulunduğu ortamda bulunan madem ocağında altın arayan gibi olur misali, sanat ve sahne dünyasının ünlüleri de Alaçatı’yı tercih etmeye başladı.
Bu tercihlerin varlığı, varlıklı ve ünlü insanların olduğu yer olan Alaçatı’dan hiçbir beklentisi olmayan ama Alaçatı’dayız demek isteyen yüzbinlerce insanın da odak noktası oldu.
Derken Alaçatı kelimenin tam anlamıyla çok parası olanın, çok ünlü olanın, çok paralı ve ünlü sevenin, çok paralı ve ünlü olmak isteyenlerin de merkezi oldu.
Birkaç kere gitmişliğimiz var, gündüzü derin uykuda, gecesi derin kargaşalık içindeki Alaçatı’ya.
İnsanlar ve yaşadıkları, haber konusu olmadığı sürece pek meraklısı olmadığım için İzmir’in sıradan bir sahil kasabasına gitmiş gibi oldum.
Eskilerden kalma tarihi yapılar dışında hiçbir şey de ilgimi çekmedi.
Çok paralı veya çok ünlü insanların ve onların meraklılarının meskeni Alaçatı’da fiyatların ne alemde olduğunu anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.
Ayakta yediğini ödeyebilene, oturduğu yerden ödeyip de kalkabilene varlıklı deniyor.
Varlıklı değilseniz, ‘Bir arkadaşa bakıp çıkacaktık’ diye Alaçatı’ya girdiyseniz bile var olan varlığınızdan fedakarlık yapmışsınız demektir.
Geçenlerde bakına düşün Alaçatı’daki başka bir durum aklıma geldiği için biraz uyarı, biraz da gelecekte Alaçatı’nın düşeceği durumu anlamak için Alaçatı’yı yazmak istedim.
Alaçatı’da varlıklı veya ünlü ve varlığından fedakarlık yapan müşterilerini döven bir Alaçatı esnafından.
Bir tartışma olmuş, müşteriler mi haklı, esnaf mı haklı, esnafın yanında çalışanlar mı haklı onu bilmiyorum?
Bilmediğim konu hakkında da yorum yapmıyorum.
Ama Alaçatı esnafında çalışanlar sebebi ne olursa olsun, müşterilere dayak atıyorsa bunun hiçbir haklı sebebi olamaz.
Alaçatı esnafı kardeşimiz ve yanında çalışanlar Alaçatı’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olduğunu, İzmir sınırları içinde olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunun ya farkında değiller, ya da Alaçatı’da ayrı bir cumhuriyeti kurmuşlar, hukuku kaldırmışlar, gelene kazık, gidene dayak atma kanunlarını koymuşlar.
Ne iş yaparsan yap, ne yaparsa yapsın müşteriyi dövmek esnaflığa yakışmaz.
‘Müşteri velinimetimizdir’ denen esnaf ruhuna yakışmaz.
O bir küçük ve kötü örnekte olsa Alaçatı’ya ve Alaçatı esnafına hiç yakışmayan bir örnek olduğu kesin.
Şimdi varlıklı insanlar, ünlü insanlar, varlıklı ve ünlü insanların, onların bulunduğu yerlerini meraklısı olanlar Alaçatı’ya gittiklerinde sadece yemek yemeği, bir şeyler içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi mi düşünecekler yoksa arada dayakta yiyebiliriz diye tedbirli mi olacaklar.