Milliyet yazarı Serpil Çevikcan bugün köşesinde El Bab operasyonuyla ilgili çarpıcı tespitlere yer verdi.
İşte Çevikcan'ın o yazısı:
Fırat Kalkanı Harekâtı ve El Bab operasyonu ayağı ile ilgili temel sorunlardan biri DEAŞ’a karşı kurulan uluslararası koalisyondan kaynaklı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, önceki günkü açıklamasında, koalisyon üyesi ülkelere, neden operasyona hava desteği sağlanmadığını sordu.
Aldığım bilgilere göre koalisyon güçleri, 20 Kasım’dan bu yana bölgede uçuş yapmıyor.
DEAŞ koordinatları TSK tarafından koalisyona sürekli olarak bildiriliyor.
Ancak koalisyondan verilen yanıt, “hedef uygun değil”, “hava koşulları uygun değil”, “koordinatları teyit edelim” diye sıralanıyor.
Adı koalisyon olsa da uçuşları yapan uçaklar bilindiği gibi ABD’nin. ABD hava güçleri, 20 Kasım’dan bu yana hareketsiz.
Üstelik ABD’nin havalanmayan uçakları, Türkiye’nin izniyle operasyon için açılan İncirlik’te bekliyor. Koalisyonun yarattığı sıkıntı bununla sınırlı değil.
20 km. gerekçesi
DEAŞ’ın El Bab’ı bu kadar çok militanla savunabilmesinin bir nedeni de ABD’den yapılan Rakka operasyonunun nisan sonuna kadar ertelendiği açıklaması.
Bu açıklama sonrası DEAŞ, en radikal militanlarını El Bab’a gönderdi.
İkmal yollarının kesilmemesi Musul’dan Rakka’ya, Rakka’dan El Bab’a militan akışını çok kolay kılıyor. Koalisyonun hareketsizliği ve topyekün bir mücadele verilmemesi koşulları daha da zorlaştırıyor.
ABD’nin, dolayısıyla koalisyonun bu hareketsizliğinde Fırat Kalkanı’nın genişlemesi önemli bir etken.
Konuştuğum kaynaklar, ABD’nin, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başında ABD’nin, “20 km. derinlik yeterli” diyerek bir sınır çizdiğine, Fırat Kalkanı’nda bu sınırın dışına çıkılmasından da hoşnut olmadıklarına işaret ediyor.
Buna karşın, harekât başlamadan önce Ankara, “El Bab’a kadar gidileceğini ve Mümbiç’teki kırmızı çizgilerini” açıkça deklare etmiş.
Düne kadar DEAŞ’a destekle suçlanan Türkiye, DEAŞ’a yönelik mücadelesinde yalnız bırakılıyor.
Buna rağmen Türkiye sahada da masada da etkin durumda.
El Bab’taki operasyonun 1 ya da 2 ayı bulabileceğinin altı çiziliyor, ancak orta vadede asıl olarak bölgenin emniyete alınmasının ardından sivillerin dönmesinin, yaşamın normalleştirilmesinin sağlanmasının önemine işaret ediliyor.
Bu konuda da Astana’da yapılması beklenen zirve kritik önemde. Rusya ve İran’la birlikte Türkiye’nin garantör sıfatıyla bulunması beklenen toplantının kapsamı dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi belirleyici olacak.
Bu mekanizmanın doğru kurularak işletilmesi, operasyonların sonuçlarının da kalıcı olmasını sağlayacak.
Silopi’de iki tugay bekliyor
Bir başka sorunlu başlık Irak’ın Şengal bölgesi.
PKK, DEAŞ’ın buradan sökülmesinden sonra, bölgeye yerleşmiş durumda.
Şengal’daki sayılarının 2 bin 500 civarında olduğu söyleniyor.
Türkiye, Şengal’in ikinci Kandil olmasına göz yummayacağını açıkladı.
Kuzey Irak Kürt Yönetimi de PKK’yı operasyon yapacağı konusunda uyardı.
Barzani’ye bağlı kara güçleri, Türkiye’nin sağlayacağı hava desteği de düşünülürse, PKK’nın bölgeden sökülmesi için yeterli.
Bölgesel yönetimin PKK’lılarla yüzyüze görüşerek bölgeyi terk etmelerini istediği yönünde bilgiler Ankara’ya ulaşmış durumda.
PKK’nın da burada kurulan Ezidi savaş birliklerine de güvenerek militanlarını Şengal’den çıkarmaya hazır olduğunu ilettiği belirtiliyor.
Elbette PKK’nın bu tavrının altında ABD’nin uyarılarının etkisini aramak gerekir.
Münbiç’te benzer sözlerini tutmayan PKK ve ABD’nin nasıl davranacağı yakından izleniyor.
Türkiye, Silopi sınırında iki tugay askeri bekleterek gelişmeleri takip ediyor.