Ekonomik olarak değişim, değişimin gelecekteki belirsizliği, insanları ister istemez en güvenilir ekonomik liman olan altına yönlendiriyor.
Dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de!
Türkiye'de olduğu gibi İzmir'de de!
Altının ekonomik anlamda güvenli liman olarak görülmesine kimsenin itirazı yok da, altın satanın güvenilir olup olmadığına dair artık ciddi şüpheler ve olaylar yaşanmaya başladı.
En son örneği; İzmir'in Karşıyaka ilçesinde iki kardeşin yaklaşık 22 milyonluk altın vurgunu.
Kimileri paralarını vermiş altın olsun düşüncesiyle, kimileri de altınlarını vermiş para olsun düşüncesiyle.
Elinde avucunda ne varsa altına yatırım yapan, altını yatırım aracı olarak gören ama yatırımcı olmanın iktisadi ve ekonomik işlemlerinden bir haberdar insanlar, eskilerin veresiye bakkal dükkanı gibi işlem yapınca başlarına da olmadık işler gelmeye başladı.
Duyumlarıma göre kuyumculara aydan aya nakit para ödeyip, belirli grama geldiğinde bilezik almayı umut edenler varmış.
Duyumlarıma göre gram gram altın alıp, gramlar birleştikten sonra parasını almayı umut edenler varmış.
Bu alışverişin güvencesi ne derseniz koca bir hiç.
Ne kimsenin altın aldığına dair bir belgesi, ne kimsenin para verdiğine dair bir belgesi var.
Helvacı kağıdına yazılı, kartvizitlere yazılı, peçetelere yazılı, defterlere yazılı, "Aldım, verdim, ben seni yendim' misali altın ticareti var ortada.
Elin varsa kafanı kaşı dercesine bir altın ekonomisi işlemi.
Patlak verdiğinde ise aklın varsa kendine sakla olayları.
Milyonluk vurgunlar, yüzlerce mağdurlar ve polisin, savcının, hakimin önüne konan dava dosyaları.
Alacaklı alacağına şahit, borçlu borcuna şahit.
Ödeyenin göremediği dava sonları, alacağını alamayanların olduğu dava sonları.
Uzmanlar altına yatırım yapmayın demiyor, hala dünya konjoktüründe devam eden belirsizlik en güvenli liman olarak altını gösteriyor.
Bir başka uzmanlar da ek uyarı yapıyor, bu işi güven endeksine bağlı olarak veresiye yapmayın.
Altını alın, kendi uhdenizde koruyun.
Altını alın, kendinize güvenin.
Altını alınca dolandırılmayın.