Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler
Gülten AKIN
Her geçen gün daha çok anlamını kaybediyor ruhlarımız. İnceliklerden uzaklaşarak, dünyanın katı haline dönüyoruz. Herkesleșiyor, kendi benliğimizi kaybediyoruz.
İnsanlar çok küçüldü artık. Cismen değil, hissen. Uzun değil artık muhabbetler. Kırıldığı yerde kalıyor tüm hisler. Kim daha çok kırarsa büyük görülüyor. Yarışıyor artık incitmeler. Kim daha çok incitecek diye. Ve en çok inciten nasıl da mutlu oluyor ben kazandım diye.
Oysa her kırdığımız insan bir ok olup saplanır kendi kalbimize. İçinde bir yerlerde zehirler de durur ruhu. Ara ara yoklar vicdanı. Aslında kendi benliğimizi yok ederiz yavaş yavaş ve bunu asla farkedemeyiz. Kendi hislerimizin katili oluruz.
Herkes katil oldu sonunda, oysa bir ara bazıları kahramandı. diyor Yılmaz Erdoğan.
Evet kahramandı!
O zamanlar sevgi vardı yüreklerde, koşulsuz dostluk, çıkarsız, beklentisiz olduğu gibi saf sevgiler. Şimdi ise sevgilerden uzaklaşıp çirkinleşti kalpler.
Kırmanın, laf söylemenin üstünlük sayıldığı çok tuhaf bir dönemdeyiz. Oysa incelik insanın yüreğini daha keskin hâle getirir, kırmanın nasıl bir enkaza dönüştürdüğünü bilir, erdemlik farkındalık katar. Olgunlaștırır, kırmanın nasıl zehirledigini bilir. Öyle bir büyütür ki incelik, sadece insana karşı değil tüm doğaya karşı dalındaki çiçeğe bile kıymak istemez. Yürekteki sevgiyi derinleștirir.
Nasıl ki bir ağacın fazlalıklarını yontup şekil verebiliyorsak, insanlarda inceldikce şekillenir daha çok yaklaşır insanlığa. Anlamında kalır ve daha güzel bakar Dünya'ya.
Anlamında kalabilen tüm ruhlara selam ola...