Acıbadem International Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Murat Arslan, yumurtlama döngüsünün bozulması nedeniyle hamile kalmada sorun yaşayan hastaların yaşam alışkanlıklarının düzenlenmesi, ilaç ve ihtiyaç durumunda yardımcı üreme tekniklerinin devreye girmesiyle çocuk sahibi olabildiklerine dikkat çekerek, “Polikistik Over Sendromu" olan hastaların disiplinli bir şekilde hayat tarzlarını değiştirmeleri, gerekli olan ilaçlarını düzgün kullanmaları ve farklı branşlardan doktorlarıyla sürekli iletişim halinde olmaları, onları anne olma konusunda bu sendroma sahip olmayan diğer kadınlarla eşit konuma taşıyacaktır” diyor.
YUMURTLAMA DÖNGÜSÜNÜ BOZUYOR
Polikistik Over Sendromu sorunu yaşayan kadınların önemli bir kısmında aylık yumurtlama döngüsü bozuluyor. Öyle ki normalde kadınlar yılda toplamda 12-13 kez yumurtlama yaşarken, PKOS’lu kadınlarda aynı süre içerisinde daha az sayıda yumurtlama gerçekleşiyor. Prof. Dr. Murat Arslan, bu nedenle polikistik over sendromu olan kadınların hamile kalabilme ihtimallerinin azaldığına dikkat çekerek, “Hamile kalabilseler bile erken düşük yapma riskleri normal kadınlara göre neredeyse 2 kat artıyor. Bu nedenle çocuk sahibi olabilme şansları azalıyor. Ancak Polikistik Over Sendromu sorunu yaşamak kesin olarak anne olunamayacağı anlamına gelmiyor. Hastalar doğal yoldan kendiliğinden hamile kalabilecekleri gibi, geri kalan hastaların tamamına yakını da doğru takip ve tedaviyle çocuk sahibi olabiliyorlar” diyor.
YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ
Polikistik Over Sendromu’nda tedavinin ana amacı; metabolik değişikliklerin yaratmış olduğu dengesizlikler nedeniyle bozulan metabolizmanın mümkün olduğunca düzeltilmesi. Yaşam tarzında yapılacak olan değişiklikler bu sendromun tedavisinde büyük önem taşıyor, zira hastalar ilaç tedavisine bile gerek kalmadan yumurtlama döngüsüne girebiliyor. Prof. Dr. Murat Arslan, “Polikistik Over Sendromu sorunu olan kadınların önemli bir bölümünün ortak özelliği, kilolu olmalarıdır. Ancak zayıf olmalarına rağmen bu sendromu yaşayan kadınlar da var. Temel problem ise bu hastalarda glikoz intoleransı olduğu için vücuttaki insülin düzeyinin yükselmesi. Glikoz hücre içine yeterince alınamayınca insülin yükseliyor ve buna bağlı olarak yumurtalık bölgesindeki androjen seviyesi de yükselince yumurtlama döngüsü bozuluyor. Bu hastaların büyük çoğunluğunda, vücut ağırlıklarının yüzde 5’i kadar kilo verdiklerinde bile yumurtlama döngüsü düzelebiliyor. Bu noktada sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli egzersiz yapmak da büyük önem taşıyor” diyor.
İLK BASAMAK İLAÇ TEDAVİSİ OLUYOR
Doğal yollardan hamile kalmakta güçlük çeken Polikistik Over Sendromlu hastalarda tüp bebek tedavisi çoğunlukla ilk seçenek olmuyor. Öncesinde yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesi ve ilaç tedavisi gibi daha basit yöntemlerle yumurtlamanın gerçekleştirilmesi için çalışılıyor. Örneğin insülin direnci olan hastalarda, insüline karşı duyarlılığı arttıran ilaçlar tek başına bile yumurtlamanın tekrar geri gelebilmesini sağlayabiliyor. Prof. Dr. Murat Arslan, bu yönteme yanıt vermeyen hastalarda, yumurtlamayı sağlayan ve ağızdan alınan ilaçlara başvurulduğunu belirterek, “Adet döngüsünün belli günlerinde kullanılan bu ilaçlarla hastaların önemli bir kısmında yumurtlama sorunu giderilebiliyor” diyor. İlaç tedavisine yanıt vermeyen hastalarda ise cilt altına yapılan iğnelerle yumurta gelişimlerinin sağlanabildiğine işaret eden Prof. Dr. Murat Arslan, “Bu ilaçlar kullanılırken mutlaka follikül dediğimiz yumurta kistlerinin büyümeleri belli aralıklarla takip ediliyor ve aşırı sayıda yumurta gelişiminden kaçınılıyor. Çok düşük dozlarla başlayıp yavaş yavaş doz arttırılarak ilerlenen bu hastalarda yumurtlamanın sağlanması bazen haftaları geçebiliyor”
TÜP BEBEK YÖNTEMİYLE HAMİLELİK MÜMKÜN
Yumurtlamanın sağlanabilmesi için çok uzun bir süreye ihtiyaç duyan veya tam aksine ilaçlara aşırı yumurta gelişimiyle cevap veren ya da yumurtlama sağlanmasına rağmen hamile kalamayan hastalarda aşılama veya tüp bebek tedavisine geçilebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Murat Arslan, günümüzde tüp bebek yönteminden oldukça başarılı sonuçlar alındığını belirterek, “Yumurtaları topladıktan sonra spermle dölleyerek, embriyoların oluşumunu sağlıyoruz. Bu embriyoları hemen transfer etmeyip, dondurarak saklıyoruz. Hastanın adet görmesine kadar geçecek süre zarfında yumurtalıkların küçülmesi sonrasında rahim içini uygun şekilde hazırlıyor ve dondurduğumuz embriyoları çözerek transfer ediyoruz. Bu şekilde tüp bebek tedavisi biraz daha uzun sürmekle birlikte hasta sağlığı ve güvenliği açısından elzemdir” diyor. Embriyoların dondurulup çözülmesinin çiftlerin başarı şansını azaltmadığına da işaret eden Prof. Dr. Murat Arslan, “Tam aksine rahim içinin daha natürel bir şekilde hazırlandıktan sonra transfer yapılması sayesinde, donmuş embriyo transferi dediğimiz bu yöntemle embriyoların tutunma şansları da daha yüksek oluyor” diyor.
AŞIRI YUMURTA GELİŞİMİNE DİKKAT!
Tüp bebek yönteminde, bazı hastalarda, uygulanan tedaviye istenenden daha fazla cevap alınabiliyor. “Dolayısıyla bu tedavide dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına bağlı gelişebilecek olan tablonun engellenmesidir” uyarısında bulunan Prof. Dr. Murat Arslan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Aksi halde sayı olarak fazla yumurta gelişimi olan kadınlarda üçüz, dördüz, hatta beşiz gibi çoğul hamilelik oluşabiliyor. Bu şekildeki hamilelikler ise genellikle düşükle sonuçlanıyor. Tüp tedavisiyle anne adayının hamile kalabilmesi sağlanmış olsa bile eve çocukla birlikte dönebilmesi konusunda başarısızlık yaşanıyor”