Dün öğlen saatleriydi.
Sıcağın evin odalarına iyice yerleştiği, "artık sizinle birlikte yaşayacağım, dayanın, dayanabilirseniz kahrıma" dediği saatleriydi.
Burnumuza gelen yanık kokusuyla bir anda ev seferberlik ilan ettik.
Herkes bir odadan diğerine koşuyor, yanan elektrik prizi, ocakta yanan bir şey var mı yok mu diye bakıyor, bakmakla kalmıyor kokluyor, koklamakla kalmıyor ‘sen de bir kokla’ diye kontrolünü garantiye alıyordu.
Her tarafa bakılmasına rağmen, o keskin yanık kokusu, lastik kokusu, naylon kokusu, yangın kokusunun bir türlü nedeni bulunamadı.
Az bir nefes almak ve rahatlamak için balkona çıktığımda bir baktım, yanan daha doğrusu yangın kokusunun olduğu yer sadece bizim ev değil bizim sokak, sadece bizim sokak değil bizim mahalle, sadece bizim mahalle değil bizim ilçe, sadece bizim ilçe değil bütün İzmir di.
Ama öyle böyle bir koku değil.
Balkona çıkan ne oluyor diye bakanların sayısı bir hayli fazlaydı.
Herkes önce yanındaki evi, sonra yanında’ki apartmanı ve sonra sokağını kontrol ederek, kontrolsüz yangın kokusunun nedenini araştırıyordu bakışlarıyla.
İşim gereği arabama binip, İzmir’in caddelerinden mahalleler, ilçeler değiştirdiğimde tek değişmeyen şey, o yanık kokusu, tek değişmeyen şey o yangın kokusu.
Adeta İzmir yanıyordu !
Herkesi evinde korkutan bu yangın neredeydi, nerede yanıyordu kimse bulamadı !
Televizyonlar, gazeteler dahi bulamadı.
İtfaiye dahi bulamadı ki, söndürmeye giden, gelen sirenlerini duyan dahi olmadı.
Tamam hiç birimize bir şey olmadı, panik yaşamak dışında ama insanın aklına da ister istemez şu soru geliyor, ‘İzmir’i Kim Yaktı?’ , ‘Niye Yaktı?’, ‘Nasıl Yaktı?’, ‘Neyle Yaktı?’
Bütün bu soruların cevabı için haberleri gizli gizli takip ediyorum !
Kim bilir ?
Belki, Meteoroloji Müdürlüğü veya ne biliyim Veteriner Hekimler Odası, ilgi alanlarına girmese de, biz vatandaşların meraklarını gidermek için açıklama yapar diye.