Çok değerli birinden size verilmiş bir armağana nasıl davranırsınız? Özel bir yere koyar,temiz tutar,korur ve saklarsınız mesela değil mi?
Belki yıllarca sakladığımız hediyeler vardır.Bize ilk aldığımızda hissettirdikleri duyguları hala içimizde yaşarız. Hayat diyorum,hayat bize sunulmuş en büyük armağandır ve dünyaya gözlerimizi açtığımız günlerden itibaren hissettirdiklerini hep içimizde taşırız.
Ne yaşarsak yaşayalım hiç birimiz yok olmayı tercih etmezdik.Aslında bu armağana gözü gibi bakanlar ve yeteri kadar kıymet vermeyenler olarak ikiye ayrılıyor insanlar.Ya içini dolduruyorsun,ya da tüketiyorsun.
Yaşamı armağan olarak bizim ellerimizden alan çocuklarımız da kendi hayatımızdan sonra sahip olduğumuz ikinci bir armağandır bizler için.Bu yüzden ömür boyu saklama koşulları çok önemlidir.
İyi yönlerimizin yanı sıra bir çok negatif özelliğimizi ister istemez onlara aktarırız.Bunlar korkularımız,para bilincimiz, negatif inançlarımız, çekimserliğimiz, suçluluk duygusu gibi bir çok şey olabilir.Şimdi temel birkaç nokta ve çözüm önerilerine göz atalım.
KORKU
Korku uzmanların bile oldukça karmaşık bulduğu derin bir duygudur.Çocuklar bile korku oyunlarından,korkutmaktan garip bir zevk alırlar.Bir çok pazarlama reklamının temelinde korku psikolojisi yaymak vardır.Örneğin;bir dönem patlayan anti bakteriyel el temizleme jeli domuz ve kuş gribi haberleri ardından satışa sunularak bu korkumuzu pazara dönüştürmüştü.Ya da kireç sökücü kullanılmayan makinelerin bozulduğu reklamları,bizi bu ürünü almaya korku yoluyla alıştırmıştı,bu ve bunlar gibi bir çok alanda korkularımız bizleri yönlendirmektedir. New York Üniversitesi sinir bilim merkezinden profesör Joseph LeDoux “korkmanın nasıl bir şey olduğunu bilerek doğduğumuzu, beynimizin doğayla baş edecek şekilde evrim geçirmiş olduğunu” söyler. Sosyal bilimci Karla McLaren ise sağlıklı bir dozda korkunun, “bedenimize, zihnimize, duygularımıza hükmeden zekâ” olduğunu söyler. Gereksiz yere korku duymak ise bu durumun tam tersidir. Uzmanların “anksiyete” yani gereksiz endişe, kaygı olarak tarif ettiği şey ise ihtiyaç duyulan zamanda değil, ortada bir sebep yokken, kuruntularla tetiklenen bir korku türüdür.
İnsanı sağlıklı karar almaktan uzaklaştırır.Bu bilgiler ışığında yeni ebeveynlere tavsiyem çocuklarıyla birlikte geçmişten beri taşıdıkları korkuları aşmayı denemeleridir.Yaşadığımız korkular ve yansıttığımız duygu değişimleri aynı korkuyu büyük olasılıkla çocuğumuza da taşıyacaktır.Korkularınız aşılamayacak kadar ciddi boyutlarda ve fazlaysa mutlaka bir psikoterapistten yardım almanızı öneririm.Onun dışında örneğin bir ‘köpek’ korkusuysa bunun için bildiğim basit bir egzersiz var.Ama her gün ve korkunuz hafifleyene kadar devam etmelisiniz.Rahat,size ait ve sessiz bir ortamda gözlerinizi kapatıp köpekten en çok korktuğunuz anı düşünün,canlandırın,ortamın rengini, kokusunu, etraftaki sesleri hissetmeye çalışın,anı resmedin ve bakın.Daha sonra bu anı telefonda bir görüntüymüş gibi küçültün ,küçültün,küçültün zihninizde en küçük hala getirin.Bu kareyi yine zihninizde cebinize koyun.Daha sonra bir köpekle parkta gezinti yaptığınız ve çimlerde türlü oyunlar oynadığınızı düşünün,resmedin,canlandırın yine aynı şekilde kokuyu,havayı hissedin.Resmedin ve resmi olabildiğince büyütün,büyütün,büyütün…Şimdi o resimdeki kişi olarak cebinizdeki minik fotoğrafı alın ve bir daha ulaşamayacağınız bir yere atın ve ya yakın.Bu zihin pratiğini her gün yapın.Size samimiyetle trafiğe çıkma korkumu böyle yendiğimi söyleyebilirim.
Haftaya negatif inançlarımız ve para bilinci hakkında yazacağım,
Keyifli okumalar,sevgiler.
ROTAMKIDS&Oyun Terapi
Esra Tekin Coşkun