Covid-19 pandemisinin yönetiminde aşılanmanın büyük önem arz ettiğini belirten Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, devletin aşılanmanın yaygınlaşması için büyük çaba sarf etmesine karşın pandeminden önce filizlenmeye başlamış olan genel aşı karşıtlığının Covid-19 aşılarıyla da devam ettiğini söyledi.
Bir yandan veri yığınında boğulurken bir yandan asıl bilinmesi gereken verilerin paylaşılmadığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Bir yandan da içinde yaşadığımız hakikat ötesi (post-truth) çağında psödobilim (yalancı bilim) insanları kendi gerçeklerini yaratarak büyük bir kafa karışıklığına neden oluyorlar.” dedi.
Aşı olma ihtimali olan grup arada eziliyor
Aşıyı savunanlar ve aşı karşıtları biçiminde bir kutuplaşmayla aslında aşı olma ihtimali olan bir grubun arada ezildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Bu grup aşıdan kaygılanan, çekinen ama ne aşı ne de bilim karşıtı olmayanlar. Onlar da aşı karşıtlarıyla aynı potada eritiliyorlar.
Üstelik kendilerine yöneltilen “cahil” “sorumsuz” “bencil” suçlamalarıyla aşı kaygılarıyla ilgili kimseyle de konuşamıyorlar. Aşıdan kaygılanan ve kaçınan birçok kişi hem kimseye zarar vermemek adına hem de COVID-19 olmaktan endişe duyduklarından aslında toplum içine fazla çıkmadan izole bir hayat sürdürmek zorunda kalıyorlar.” dedi.
Aşı kaygısı olanlar motive edilebilir
Aşıyı destekleyenler, aşıyı reddedenler ve aşıdan kaçınanlar diye üç grup olduğunu fark etmek gerektiğini vurgulayan Ünsalver, özellikle aşı kaygısı olanlarla motivasyonel yaklaşımlarla görüşmenin aşılanma oranlarını arttıracağını kaydetti.
Psikiyatrik belirtiler olabilir
Aşı olmadan önce ya da aşı olduktan sonra aşının biyolojik etkisinden bağımsız olarak ortaya çıkan bazı psikiyatrik belirtiler olabileceğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Bu psikiyatrik belirtileri yaşayan kişiler, aşının yan etki ortaya çıkardığını düşünerek daha da çok kaygılanabilir ve kaygıyla ilişkili fiziksel belirtiler daha da artabilir. Aşıya verilebilecek psikofizyolojik yanıtlar bilinirse psikiyatrik müdahale ile bu belirtiler ortadan kalkacağı için aşıdan korkma ve kaçınma azalacaktır.” ifadelerini kullandı.
Üç farklı psikofizyolojik belirti görülebilir
Aşıyla ortaya çıkan üç farklı psikofizyolojik belirti grubu olabileceğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, bunlardan ilkinin akut stres tepkisi olduğunu belirterek:
“Bu tüm memelilerde tehdit/ tehlike durumlarında devreye giren ve bedende otonom yani kendi başına bilincin kontrolü olmadan faaliyet gösteren sinir sisteminin sempatik kolunun faaliyete hâkim olması sonucu kişinin tehdit/tehlikeden kaçtığı ya da savaştığı durumdur. Sempatik sinir sistem faaliyetinin artması sonucunda kalp atım hızında artış (çarpıntı), hızlı nefes alıp verme ve bunun sonucunda baş dönmesi ya da göz kararması, nefes almakta zorlanma, ellerde ve ayaklarda uyuşma, terleme, titreme gibi fiziksel belirtiler olur.
Stres yanıtı, aşıya tepki şeklinde yorumlanabilir
Aşı sonrası bu yanıt ortaya çıkarsa kişi aşıya alerjik bir yanıt verdiğini ve bu yüzden boğulup öleceğini düşünebilir ve bunun sonucunda akut stres belirtileri daha da çok artarak kişi bir kısır döngüye girebilir. Bunları deneyimlemek birçok kişi için travmatik olabilir. Çünkü kişi bunu bir stres yanıtı değil, aşıya tepki olarak yorumlayabilir. Bazıları ise bunun aşıya verilen stres yanıtı olduğunu bilse bile tüm bu bedensel belirtileri deneyimlemek o kadar ürkütücü olabilir ki kişi hem ikinci doz aşıdan kaçınacaktır hem de çevreye aşının kaçınılması gereken bir şey olduğunu aktaracaktır.” diye konuştu.
Baş dönmesi, göz kararması, bayılma ortaya çıkabilir
Aşıya verilebilecek ikinci psikofizyolojik yanıtın “vazovagal tepki” olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Bu kan görünce ya da iğne yaptırdığında bayılan kişilerdekine benzer bir durumdur. Bazı kişilerde strese yanıt olarak sempatik sinir sistemi baskın faaliyet gösterirken bazı bireylerde ise karşıt sistem olan parasempatik sistem gereğinden fazla faaliyet göstererek bunun sonucunda baş dönmesi, göz kararması, mide bulantısı, terleme ve bayılma olabilir. Bu kişilerde parasempatik faaliyetin baskın olması sebebiyle tansiyon düşüklüğü olur ve beyne yeterli kan pompalanmadığı için kısa süreli bilinç kaybı olabilir.” uyarısında bulundu.
Kas güçsüzlüğü, felç gibi hissetme yaşanabilir
Üçüncü ve en nadir olan psikofizyolojik yanıtın ise disosiyatif nörolojik belirtiler olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Bunlar nörolojik ya da başka bir tıbbi sebebi olmayan psikolojik kökenli kas güçsüzlüğü ve hatta felçmiş gibi hissetme, konuşmada bozulma, bilinç bulanıklığı, epilepsiyi taklit eden nöbetler biçiminde olabilir. Bu belirtiler aşıdan hemen sonra ortaya çıkmayıp birkaç gün sonra gelişebilir ve bu sebeple aşıya bağlı olarak yorumlanma ihtimali en yüksek olan belirtilerdir.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, aşı olmayan ve aşıdan kaygılanan kişilerin, aşı olma deneyimi sonrasında kimlerin ne tür etkilenme yaşadığına dair artmış seçici bir dikkat halinde olduklarından bu tür psikofizyolojik yanıtları da aşıyla ilişkilendirebileceğini vurguladı.
Aşıların yan etkileriyle ilgili bilgi verilmeli
Kaygısı yüksek kişilerin kaygılandıkları konu neyse onunla ilgili kendi olumsuz beklentilerini destekleyen ipuçlarını aradıklarını ve bilişsel bir çarpıtma ile bu verileri olduğundan daha büyük gördüklerini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Özellikle de aşı sonrası oluşan biyolojik yan etkiler açık bir şekilde raporlanmadığından yani bilgi eksikliğinden dolayı aşı kaygısı olan kişi etrafında gördüğü duyduğu aşı sonrası ortaya çıkan her tür belirtinin aşıdan kaynaklı olduğu biçiminde bir indirgeme yapacaktır. Bu sebeple aşıların yan etkileri bilimsel yöntemlerle tespit edilip halka açık hale gelmelidir. Anksiyete bozukluğu sebebiyle ya da aşı anksiyetesi nedeniyle aşı olmaktan kaçınan kişiler belirlenebilirse psikiyatrik destekle aşı olmayı kabul etmeleri kolaylaşabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.