Çeşme’nin billboardlarında haftalardır bu soru var. Ben de her gördüğümde ben olsam ne söylemek isterdim diye aklımdan geçiriyorum.
Çocuğumluğumdan beri hayalini kurardım, hiçbir zaman
gerçekleşmeyeceğini bildiğim hayalimin...
Onunla tanıştığımı, sohbet ettiğimi ve her şeyden önemlisi ona dokunduğumu hayal ederdim.
İlk önce evlatsız Türk milletinin babası olduğu için kendisine “ size baba diyebilir miyim?” derdim.
Hem ona hem baba kelimesine duyduğum özlemimden...
Hiç durmadan teşekkür ederdim.
23 Nisan’ı çocuklara
19 Mayıs’ı gençlere
30 Ağustos Zafer bayramını,
29 Ekim Cumhuriyet bayramını, anlı şanlı bayrağımızı ve nicelerini Türk milletine armağan ettiği için sonsuz teşekkürlerimi sunardım.
Cesaretine, asaletine, duruşuna hayran olduğumuda söylemek isterdim.
En büyük hüznümüzü 10 Kasım’lar yaşadığımızı söylerdim.
Ölümsüzlüğün ne olduğunuda 10 Kasım’larda öğrendiğimizi de söylerdim...
Hep kitaplardan , öğretmenlerimden dinlediğim hikayesini bir de kendi ağzından dinlemek istediğimi söylerdim.
En çokta hiç durmadan sizi çok seviyorum derdim. Bitimsiz sevgimi, hiç dinmeyen , vazgeçmediğim sevdamı söylerdim.
Benim söylemlerim ve özlemim hiç bitmezdi Atam’a, bitmeyecekte...
Ve son olarak Atam’a derdim ki;
“ Peki sizin Cumhuriyetin 95. yaşında bize sormak , söylemek istediğiniz bir şey var mı ?” diye...