Avrupa Birliği’nin 27 ülkesini kapsayacak şekilde 1 Ekim 2023 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) uygulaması, 2026 yılı itibarıyla birlik üyesi ülkelere yapılan tüm ihraç ürünlerini kapsayacak şekilde uygulanmaya başlanacak.
Bu tarihten itibaren AB ülkelerine ihraç edilen her ürünün sera gazı emisyon raporunun bulunması gerekirken, bu düzenleme ile eş zamanlı yürürlüğe girecek bir başka uygulama, zorunlu geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı olacak.
“EN AZ SKDM KADAR ÖNEMLİ
Ege Plastik Sanayicileri Derneği (EGEPLASDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkan Yardımcısı Şener Gençer, başta AB ülkeleri olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde geri dönüştürülmüş hammaddelerin, stratejik bir kaynak olarak görüldüğünü belirterek, “Biz SKDM uygulamasına nasıl uyum sağlayacağımızı tartışırken, atık yönetim sistemimizin AB’ye nasıl uyum sağlayacağı sorusuna aynı önemi vermiyoruz” dedi.
Atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörünün birbirinden ayrı düşünülemeyeceğine dikkat çeken Gençer, Türkiye’nin tüm atıklarına “stratejik bir hammadde” gözlüğü ile bakarak, toplama ve dönüşüm süreçlerini Avrupa Birliği Atık Sevkiyatı Tüzüğü’ne (EU-Waste Shipment Regulation) uygun olarak yeniden düzenlemesi gerektiğini vurguladı.
GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ HAMMADDE ZORUNLU
Türkiye’de endüstriyel atıkların toplanması ve geri dönüşümünde önemli mesafe alınmasına rağmen, evsel atıkların hâlâ vahşi yöntemle toplandığına işaret eden EGEPLASDER Başkanı Şener Gençer, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Adeta bir hazine değerindeki evsel atıklarımızın kaynağında ayrıştırılması ve geri dönüşümünde AB ülkelerinin maalesef çok gerisindeyiz. Bu noktada sorunun, bir iş ve finansman modeli yaratılamamasında düğümlendiğini düşünmekteyiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız tarafından büyük önem verilmesine rağmen, yıllardır uygulama tarihi ertelenen depozito uygulamasında da aynı finansman modeli eksikliğinin etkili olduğunu belirtiyoruz. SKDM ile birlikte zorunlu geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı uygulaması da AB ülkelerine yapılan ihracatta bir diğer engel olacak.”
“EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ BİR AN ÖNCE KURULMALI”
2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Ekonomik Program’a (OVP) göre, gelecek Mart ayı sonuna kadar Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’nin yasal altyapısının tamamlanarak, SKDM’ye uygun olarak mali yükümlülüğe ilişkin gerekli hazırlıkların tamamlanması gerektiğinin altını çizen Şener Gençer, “Karbon fiyatlandırma mekanizmasının ihracatçı sektörlerimiz üzerinde yaratacağı ilave maliyetlere yönelik olarak, ihracatın finansmanında kullanılacak araçların çeşitlik ve etkinliğinin de artmasını bekliyoruz.” dedi.
Türkiye’nin ihracatında AB ülkelerinin yaklaşık yüzde 50 seviyesinde pay aldığını anımsatan Şener Gençer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“PLASTİK SEKTÖRÜ HAMMADDEDE YÜZDE 85 DIŞA BAĞIMLI
“Yeşil Mutabakat, SKDM ve geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı gibi zorunluluklar, Türk ihracatçısının pazar kaybına neden olmamalı. Bu bağlamda Ticaret Bakanlığı’mız tarafından yayınlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın, ihracatta rekabetin korunması ve iklim değişikliği politikalarına uyumun sağlanmasında bir rol model olmasını arzu ediyoruz. Bunun için en kısa sürede Emisyon Ticareti Sistemimizi kurarak, AB cephesinde mahsuplaşma mekanizmasına dâhil edilmesini bekliyoruz. İlk aşamada Plastik sektörümüz gibi yüzde 85 seviyesinde ithalata bağımlı olan sektörlerin, hammaddelerini düşük karbonlu üretim yapan kaynaklardan tedarik etmeleri büyük önem taşıyor.”