Danimarka’nın Faroe Adaları'ndan 300 yıldır Grindadrap festivali kapsamında düzenlenen balina katliamı, dehşet verici görüntülere neden oluyor. Sözde festivalde balıkçılar balinaları vahşice öldürerek atalarını anıyor. Korkunç av, balıkçıların balinaları yaralayarak sahile sürüklemesiyle başlıyor. Küçük bir koyda kıstırılan balina sürüsü ardından vahşice katlediliyor. Danimarka’da balina avı yasağına rağmen adada böyle bir kanun bulunmuyor.
Tek geçim kaynağı balıkçılık olan Danimarka’ya bağlı özerk Faroe Adaları’nda gerçekleşen “balina katliamı” son yıllarda çevre kuruluşlarının da yürüttüğü kampanya sonunda biraz kontrol altına alınmış görünse de katledilen balinalardan akan kanın rengine bürünen koydaki balinaların görüntüsü Danimarka’ya olan tepkiyi dindirmeye yetmiyor. Latince adı Globicephala melas (Uzun yüzgeçli pilot balinası) adı verilen ve diğer balina türlerine göre daha küçük olan balinalar sürüler halinde yaşadıkları Atlantik Okyanusunda, Faroe Adaları kıyılarına geldikleri zaman bir anlamda kendi idam fermanlarını da imzalamış oluyorlar. Belli bir mevsimi olmayan, ama genellikle yaz aylarında gerçekleştirilen bu dehşet verici balina katliamı yüzyıllardır Faroe Adaları halkının geçim kaynağı olmuş. 1980’li yıllarda Sea Shepherd adlı çevre örgütünün ilk kez gündeme getirdiği balina avı Danimarka’ya karşı tepki oluşmasına da neden olmuş. Genel olarak çevre konularında bir çok öncü girişime örnek olmuş ve hatta bu alanda dünya genelinde sürdürülebilir enerji ve hayvan hakları gibi alanlarda örnek ülke olarak görülen Danimarka’nın bu dehşet verici görüntülere neden olan balina avı hakkında herhangi bir girişimde bulunmamış olması anlaşılması zor bir tavır olarak değerlendiriliyor.
Av nasıl gerçekleştiriliyor ?
Balina sürüsü adalar çevresinde görüldüğünde sürüyü ilk gören kişi ada halkına haber veriyor. İletişim olanaklarının fazla gelişmediği zamanlarda balina sürüsünün görüldüğü adada bir ateş yakılıyor ve dumanla diğer adalara ve teknelere haber veriliyor. Sürünün olduğu yere açılan tekneler yarım daire şeklinde diziliyorlar ve su üzerinde gürültü yaparak, uzun iplere bağlı taşları denize defalarca atıp çekerek balinaları adadaki sığ suyun olduğu bir koya yönlendiriyorlar. Koya giren balinalar ise suyun içinde hazır bekleyen ve ellerinde bu balina avı için özel olarak hazırlanmış tahta ve nacaklarla balinaları öldürüyorlar. Öldürülen balinalardan elde edilen et ve yağ ada halkı arasında paylaştırılıyor. Balina sürüsünü ile gören kişi avdan en büyük payı alıyor. Kişi sürüyü karadan görmüşse katledilen balinalardan birinin yarısını, teknesi ile görmüşse de tamamını almaya hak kazanıyor.
Çevre örgütleri ne diyor ?
Hem çevre örgütlerinin hem de tıp uzmanlarının yaptıkları açıklamalar da bu avı sona erdirmeye yetmiyor. Okyanuslarda baş gösteren kirlilik nedeniyle balina etlerinin tüketilmesinin büyük bir sağlık riski oluşturduğunun açıklanmasına rağmen ada halkı bu yüzlerce yıllık geleneği devam ettiriyor.
Sea Shepherd örgütü yetkililerinin Danimarka parlamentosunun 179 üyesine bir mail göndererek bu balina katliamının geleneklerle açıklanamayacağını, zira avda artık telsiz, motorlu tekneler ve daha birçok modern teçhizatın kullanıldığını belirtiyorlar. Okyanuslarda balina avının yasaklanması anlaşmasına imza da koymuş olan Danimarka’nın, hayati ihtiyaçtan çok zalimce bir sporu ve hafta sonu eğlencesini andıran bu avı yasaklamamasının kabul edilebilir olmadığını dile getiriyorlar.
Balina avcıları ise avlarını ve av yöntemlerini savunmaya devam ediyor. 300 yıl boyunca süren balina avında bu zamana kadar yaklaşık 900 balinanın katledildiği belirtiliyor.