Doğrudur, yanlıştır.
Bir kez daha kulak vermek lazım.
Önce sokaktaki vatandaşı, çarşıda esnafı, tarlada çiftçiyi, hastanede doktorları, üniversite hocaları dinleyerek, öğrenmek gerekir.
Aydın’ın havası zehirli mi?
Toplum sağlığında değişim yaşanıyor mu?
Tarla, bağ, bahçe, sebze, meyve kuruyor mu?
***
İddialar değişik ama ürkütücü.
Jeotermal santraller açılıp, yaygınlaştıkça yaşam iyice dengesi değişmiş.
Germencik’ten Nazilli’ye kadar uzanan hat üzerinde kükürt kokusunu hissetmemek mümkün değil.
Santrallerin enerji üretimi iki çeşit; açık ve kapalı.
Kapalıda kullanılan su tekrar yeraltına gönderiliyor.
Ama açık sistemde…
Yerin altından çekilen suyun buharı kullanıldıktan sonra dörtte biri atmosfere salınıyor.
Bu şekilde maliyet düşüyor, enerji verimliliği artıyor.
Ne var ki havaya verilen ağır metal ve yüksek miktardaki bor, ölümcüllüğü getiriyor.
Buhar sıvılaşıp toprağa düştüğünde çoraklık oluşuyor.
Meselenin özü bu noktada!
***
Bu gerçekleri mesleki odalar biliyor, takip ediyor.
Adnan Menderes Üniversitesi’nde doktora çalışması haline getirilmiş.
Nedense yaşanan tehlikeyi kimse dile getirmiyor.
Konuşmak isteyenler ise dinlenmiyor!
***
İddiaların hedeflediği istek şu:
Aydın’da bu konu masaya yatırılsın…
İlgili çevreler, somut bilgi- belgeleri ortaya koysun…
Sorun, tehlikenin ciddiyeti belirlensin…
Ağızdan ağza dolaşan “Aydın’da ömür kısalıyor, kanser hızla yayılıyor” söylentileri sonlansın.
***
Aydın bölgesi jeotermal zengini.
Bundan daha fazlası…
Dağından yağ, ovasından bal akıyor.
Birinden yararlanırken, diğerini yok etmemek doğaya saygı gereği.
Bu nedenle…
Her yıl giderek büyüyen ve artan tehlikenin tartışılarak, çözüm kazandırılması kaçınılmaz.
***
Geçen yıl Aydın Çevre Kurultay’ı toplandı.
Tabip, Ziraat, Çevre odaları ilde kanser ölümlerindeki anormal artışa dikkat çekti.
Şehrin, yaz aylarında hava kirliliğinde en yüksek iki şehirden biri olduğu hatırlatıldı. Acil önlem istendi.
Ne yazık ki sözde ve yazılı kâğıtta kaldı.
***
Aydın’da jeotermal enerji kullanımı, insana ve doğaya saygı ve hakları gereği yeniden sorgulanmalıdır.
Aksi halde…
Gelecek nesillere nasıl anlatılacaktır?
“ Bir zamanlar Cennet gibi Aydın vardı” diye!