Bağışıklık sistemimiz ne kadar güçlüyse hastalıklara karşı o kadar dirençli oluyoruz.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için yememiz gereken besinleri, kullanmamız gereken ilaçların reklamlarını görüyoruz.
Ancak şu unutulmamalı ki artan çevre kirliliği, zararlı alışkanlıkların hayatımızın içinde aşırı normalleşmesi, stres, doğal besin tüketemememize neden olan gıda terörü, kullanmış olduğumuz vitamin tipi ilaçların böbreklerimize ve karaciğerimize uzun vadede verdiği zararlar, amaca giden yolda bize çelme takıyor.
Bunların tümünü yapsak dahi hiçbir zaman atalarımız kadar sağlıklı olamıyoruz.
İmnün sistemi güçlendirmede refleksterapinin önemini büyük.
Refleksterapinin ayak tabanı veya el ayasından ilgili sinir uçlarına bası uygulanarak sempatik ve parasempatik sinirleri harekete geçirir ve vücudun nörotransmitterlerle kendi kendini iyileştirmesini sağlar.
Ne bir gıda ne bir ilaç ne de başka doğal olmayan bir uyarana ihtiyaç duymadan vücut bağışıklık sistemi harekete geçiyor. Başta stres bölgesi olmak üzere, mide, bağırsak ve dalak üzerinde çalışılarak sonuca varıyoruz. Refleksterapi ile kan dolaşımı hızlandırarak kandaki oksijen miktarını artırılabiliyoruz. Bu da hücre yenilemesini ve enerji artışını destekliyor.
Yani refleksterapide asıl amaç iyileştirmenin yanı sıra bağışıklığı güçlendirmek ve hastalığın nüksetme riskini en aza indirmek. Refleksterapi imnün sistemini aktive ederek daha zinde ve diri, hastalıklara dirençli bir sistemi oluşturuyor. Refleksterapi uyguladığımız hastalarımız daha geç ve zor hastalanıp daha çabuk iyileşiyor. En önemli özelliği ise ;Refleksterapinin kişiye hiçbir yan etkisibin olmamasıdır.