Devlet Bahçeli: Anayasa Mahkemesi kapatılmalı

MHP lideri Devlet Bahçeli: Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır. Mahkeme’nin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında konuştu.

Bahçeli'nin gündeme ilişkin konuşmasında öne çıkanlar:

YEREL SEÇİM

* 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine hazırlık sürecini dolu dolu geçireceğiz, hiçbir şeyi şansa veya sürprize bırakmayacağız.

Küresel sömürü çarkında öğütülen, emperyalizme öğün olan, bu suretle iktidara değil Türkiye’ye muhalefet eden partilere meydanın boş olmadığını hem öğreteceğiz hem de göstereceğiz. Ara sıra, keyfi yeterse, boş zamanlarında İstanbul’a uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanını evine göndereceğiz.

CHP ve HEDEP yönetimindeki diğer büyükşehir ve il belediyelerini cumhurun iradesiyle birleştireceğiz.
Zillet ittifakının ayak oyunları sona erecek. 31 Mart 2019 tarihinden buyana maşeri vicdanda bir ızdırap halini alan kayıp yıllar Allah’ın izniyle son bulacak. Merkezi Yönetimle yerel yönetimler tek ses, tek yürek olacak.

Belediye kaynaklarını bölücülüğe, bölücülere, teröristlere ve parti içi çıkar kavgalarına sevk eden dalaverecilerden milletimiz mutlaka hesap soracak. Yerel yönetimler aracılığıyla, devletin kasasını, milletin kesesini gasp edip Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutan çürümüşler demokratik bedeli en ağır şekilde ödeyecekler. Biz dedik mi yaparız, yaptık mı sonuna kadar arkasında dururuz. Zamana ve mekana göre fikir, görüş ve siyaset değiştirmeyiz. Olduğumuz gibi görünmenin, göründüğümüz gibi olmanın sırrı da buradadır.

Rüzgarsız havada dönen fırıldağın kimler tarafından üflendiğini bilir, bu üfleyen faziletsiz fırıldakların yakasından da tutarız. Gerçekleri haykırmaktan korkmayız, korkmayacağız. Zalime zalim, haine hain, katile katil, kahramana da kahraman demeyi sürdüreceğiz. Çalışmaktan yorulmayacağız, vatan ve millet sevdamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz Türk ve Türkiye aşığı Milliyetçi Harekât Partisi’yiz. Çünkü biz parmak ile sayılmayan, kırmak ile tükenmeyen, vurmak ile düşmeyen Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. İnanıyorum ki, 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri 31 Mart 2024 tarihinde pekişip Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşü hızlanacak ve yoğunlaşacaktır.

YARGI KRİZİ

* Fakat en son yaşanan, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında cepheleşmeye ve suç duyurusuna kadar varan süreç bir devlet veya rejim krizi değil, böyle görmek ve göstermek isteyen siyasi partilerin sefil bir uydurması, aynı şekilde kuruntusudur. Kriz bekleyenlere, kriz düşü kuranlara, kriz ayini yapanlara açık açık söylüyorum ki, avuçlarını yalayacaklar, hevesleri de kursaklarında kalacaktır. Bunun yanında var olan sorunun kaynağına inmeden, sorun üreten yargı organını nesnel ölçüler eşliğinde tespit etmeden sağlam ve sağlıklı çözüm yollarının inşası da oldukça zordur. Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır.

Bu kaçınılmaz gerçeği kabul etmeden son gelişmeleri kavramak mutlak butlanla batıldır. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru incelemelerinde hukuk ve toplum düzenini tahrip edecek kararlar alması, yasa ve anayasa koyucunun iradesini yok sayması, hatta anayasa hükümlerini işlevsiz hale getirmesi vaka-ı adiyeden sayılamayacak bir sapma ve sürüklenme halidir.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur, bu mahkeme süper temyiz merci sıfatına da sahip değildir. Bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’nin görevi, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğini, eğer ihlal varsa bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesiyle sınırlıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin millet vicdanına, adalet ruhuna ve hukuki normlara müzahir ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir. Daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı yetki alanını genişleterek yasama ihmali olarak değerlendirdiği konularda kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir. Halbuki bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme eksikliğini denetlemek diye bir şey söz konusu değildir. Gazi Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin vesayeti altında hiç değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin üstünde ve önünde bir güç de olamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesi’nin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay’a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir.

Sokak çağrısı yapanlar karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir. Oturanlara sesleniyorum, siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart’ta kaldırmasını bilecektir. Ortada darbe, devlet, rejim ve yargı krizi değil, bal gibi Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini aşarak, yasaları ve anayasayı aşındırarak yargısal aktivizmi vardır ve bu kesindir. Anayasa Mahkemesi yetki alanını genişleterek TBMM’ne ve diğer yüksek yargıya parmak sallamaktadır. Ve de Anayasa’nın üstünlüğü ilkesini ihlal etmektedir.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay özelinde süregelen sıcak tartışmanın nihayetinde son ihlal kararına özgü olmadığı, bu tartışmanın esasında siyasi kutuplaşmanın yer almadığı, her iki yüksek mahkeme arasında kararların etkisine ve uygulanmasına ilişkin görüş ayrılığının bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ı karşı karşıya getiren hukuki açmazın iki nedeni vardır:

Birincisi, Anayasa’nın 83.maddesinin 2.fıkrasındaki dokunulmazlığın istisnasına yönelik amir hükmün hukuki belirliliğe sahip olmamasıdır. Bu itibarla birbiriyle çelişen pek çok maddesi olan 1982 darbe anayasasının kaldırılıp Türkiye’ye ve Türk milletine yeni, sivil, kapsayıcı ve demokratik nitelikli bir anayasa kazandırmak hepimizin en temel görevi ve gündemidir.

İkincisi de, yeniden yargılama ile yargılamanın yenilenmesine ilişkin yasal düzenlemelerdeki çelişki ve boşluklardır. Hiçbir kimse ve organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği esasına aykırı hiçbir fiil ve faaliyet koruma göremez, bir hakka sahip olamaz.

Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesi’nin 61’inci kuruluş yıldönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı’nın yaptığı konuşma millet varlığına ağır bir saldırıydı. Bu şahsın ağzından dökülen çok tehlikeli sözlerin tamir ve tevil imkanı da elbette yoktu. “Toplumsal düzeyde bizim gibi olmayanlarla, bizden farklı düşünen ve yaşayanlarla sağlıklı bir ilişki kurmak durumundayız.” diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı neyi kast etmişti? “Öteki olarak gördüklerimizin ontolojik varlığını kabul etmedikçe bu sağlıklı ilişkiyi kurma imkânı da yoktur.” diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın varmak istediği yer neresiydi? “Kendimize hak gördüğümüzü “öteki”ne de hak görerek, adaleti ve özgürlüğü sadece kendimiz için değil başkaları için de isteyerek, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın iklimini hep birlikte oluşturmak zorundayız.” diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın dilinin altında eveleyip gevelediği asıl düşüncesi, asıl maksadı nelerden ibaretti?

Bunu reddediyoruz, bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Mahkeme Başkanı objektifliğini ve tarafsızlığını kaybetmiş, Türkiye’nin yeni yönetim sistemiyle milli birlik ve kardeşliğine cephe almıştır. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır: Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır. Mahkeme’nin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bunu da yeni bir anayasaya ile hayata geçirmek hedefimizdir."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri