Sağlık Bakanlığı'nın yeni dönem projelerini anlatan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ilk şehir hastanesinin Mersin'de açıldığını belirterek, diğer illerde açılacak şehir hastanelerini sıraladı. Sağlıkta Dönüşüm'ün ikinci fazında gündeme gelen Sağlıklı Yaşam Merkezleri hakkında da bilgi verdi.
ŞEHİR HASTANELERİ, HEM VATANDAŞA HEM ÇALIŞANA KOLAYLIK SAĞLAYACAK
"Bu sene yaklaşık olarak 7 hastaneyi hizmete sokacağız inşallah. Şu an Mersin ve Yozgat hizmete alınmış durumda. Mart ayı içinde Isparta'yı hizmete alacağız. Peşinden Kayseri, Adana, Eskişehir ve Ankara Bilkent'teki merkezimiz var. Bilkent'teki dörtte üçünü bu senenin sonunda hizmete almış olacağız.
Aslında şehir hastanesi dediğimiz kavram, Ankara'daki külliyede olduğu gibi büyük bir hastaneler kompleksi. Sekiz hastane var ve bu hastaneler adeta iç yollarla birbirine bağlanmış durumda. Böyle hem vatandaşlarımız hem çalışanlar bir hastaneden çıkıp taşınmak, başka bir ambulansa konularak başka bir yere götürülmek ya da bir tetkik için sokağa çıkıp, öteki hastane binasına gitmekten kurtuluyorlar.
Doğrudan doğruya iç mekanlarda, son derece rahat edebilecekleri mekanlarda himzet alabilecekleri bir ortama kavuşmuş oluyorlar. Kapalı otoparklarıyla, tetkik ve görünüleme alanlarıyla hem çalışan hem vatandaş için kolaylık.
Şöyle düşünün; Ankara'da bir kadın doğum hastanesi var. Başka bir yerde bir kalp hastanesi var. Kadın doğum hastanesinde yatan bir hamileye, bir kalp müdahalesi gerekirse hastayı ya da doktoru taşımak zorundasınız, bunlar hiç pratik yöntemler değil. Dolayısıyla şehir hastaneleri bize böyle bir fırsat sağlamış oluyor.
SAĞLIKLI YAŞAM MERKEZLERİNİN İÇİNDE NE OLACAK?
Sağlıklı yaşam merkezi adı altında bazen belediyelerin bazen başka kuruluşların kurdukları yerler de var. Biz Sağlık Bakanlığı olarak sağlıklı yaşam merkezinden şunu kast ediyoruz; Bizim birinci basamaktaki hizmet birimlerimiz aile hekimlerimizdir. Aile hekimlerimizin binaları, merkezleri var. Orası küçük bir yer değilse beş altı tane aile hekimi birlikte çalışıyor. Birkaç aile sağlığı merkezlerinin hizmet alabileceği ortak bir bina oluşturuyoruz. Çok özel tasarlanmış bir bina bu. Bu binada diyetisyenler, psikologlar, fizyoterapistler yerine göre spor hocaları, şeker hastalığı gibi sürekli hastalıklarla ilgilenen özel eğitim almış hemşire bulunacak. Röntgen ve ultrason imkanı olacak. Kanser taramaları, anne-bebek sağlığı le ilgili hizmetler burda verilecek.
Örneğin siz aile hekiminize gittiniz; Şeker hastalığınız var, sizin şeker hastalığınızla nasıl başetmeniz gerektiğini öğretmeleri lazım. Sağlıklı yaşam merkezinde de bir diyabet ya da şeker okulu var. 20 kişinin bir araya geldiği, bir toplantı salonunda birtakım şeylerin öğretildiği ve sizin takip edildiğiniz bir sistem.
Aile hekimizi sizi oraya yönlendirecek, peki nasıl gidip geleceksiniz. Bu sağlıklı yaşam merkezleriyle çalışan, aile hekimlerinin hepsinin merkezlerinden sağlıklı yaşam merkezine servis koyacağız. Servis sizi alacak ve o sağlıklı yaşam merkezine götürecek. İhtiyacınız her neyse... İşiniz bittikten sonra kayıtlarınız alınacak ve siz yine aile sağlığı merkezinin dolayısıyla evinizin bulunduğu yere getirilmiş olacaksınız.
AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİNİN FONKSİYONLARI GELİŞECEK
Bu, bugüne kadar aile sağlığı merkezlerinin icra ettiği fonksiyonu çok geliştirecek. Hem aile hekimlerimizin işleri kolaylaşacak hem vatandaşlarımızı bu önemli durumlar için takip etme sıklığımız artacak, sıklığımız artacak. Türkiye'nin hastalık yükü değişti. Eskiden biz, çocukluk çağı hastalıklarıyla, aşılanabilir hastalıklardan aşılanmadığı için ölen çocuklarla, ishal, zattürre, verem, sıtma, tifoyla boğuşan bir ülkeydik. Allah'a şükürler olsun, Sağlıkta Dönüşüm ile Akparti dönemlerinde bütün bunlardan Türkiye sıyrıldı. Bu bahsettiğim hususlarla mücadele devam ediyor, devam edecek. Ama asıl hastalık yükümüz nereye kaydI; risk olarak şişmanlık, hareketsizlik, sigara içilmesi, hastalık yükü olarak da şeker hastalığı, kalp hastalıkları, felçler... O zaman bunlarla mücadele etmemiz lazım. Öncelikle bunlara nasıl yakalanmayacağız, aile hekimlerimiz ve sağlıklı yaşam merkezlerimizle bunun üstünde duracağız. Sonra bir şekilde bu hastalıklara yakalanılmışsa sonraki problemler nasıl çıkmasın bunlarla uğraşacağız.
Şöyle örneklendireyim; mesela şişmansak zayıflamak, şişman değilsek formumuzu korumak; birinci prensip bu olsun. Bunu önleyemedik diyelim pre-diyabet denilen şeker riski var. O zaman şeker hastalığına yakalanmamak için mücadele etmek lazım. Yakalandığınızı varsayalım; şeker hastalığının gözed, böbrekte ciddi komplikasyonları, sonradan çıkan ağır problemleri var. O zaman en azından bunlara yakalanmamanız için uğraşmamız lazım. Aile sağlığı merkezleri ve sağlıklı yaşam merkezleri, bütün bu döngüyü ve ihtiyacı birlikte karşılayan yerler haline gelecek.
SURİYELİ DOKTORLARIN İSTİHDAMI
600'ün üstünde Suriyeli doktor Bakanlığımıza müracaat etti. Onları eğitimden geçiriyoruz, bilimsel komisyonlar oluşturduk. Bu eğitimlerden sonra da, yani bir uyum eğitimi ya da pratik eğitimi yaptırıyoruz. Bu eğitimlerden sonra da sınav yapılıyor. Bu sınavlardan geçenlere Türkiye'de Suriyelilere hizmet etmek için lisans veriyoruz. Zaten Türk vatandaşı olmayan doktorların Türkiye'de çalışması serbest ama denklik almaları gerekiyor. Neden Suriyeli doktorlar için farklı bir mekanizma oluşturduk, denklik sırasında YÖK, karşı taraftaki üniversiteyle irtibar kuruyor, nerde eğitim almış, nasıl bir eğitim almış bunları da değerlendiriyor. Ama Suriye söz konusu olunca şu anda karşı tarafta muhattap bulmak mümkün değil. Savaş var, Suriye yangın yerine döndü. Dolayısıyla diplomasını alıp geliyor, karşı tarafta muhattap olmadığı için diplomasına denklik veremiyoruz ama Suriyelilerle ilgili teşhis ve tedaviyi yapmak üzere de kendilerine bir lisans veriyoruz. Bu arada göçmen merkezleri oluşturuyoruz.
Aile sağlığı merkezlerinin biraz daha uzmanlarla desteklenmiş hali diyebiliriz buna. Bu göçmen merkezlerinde suriyeli doktorlar çalıştıracağız. Böylece bizim hastanelerimizdeki Suriyeli hasta yükünü de azaltacağımız için kendi doktorlarımızın da işi kolaylaşacak.
Habertürk