Eğitim-Bir-Sen'in Kızılcahamam'da bir otelde 30. yıl münasebetiyle düzenlenen “30. Yıl Vefa Buluşması” programında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, kendisinin de Eğitim-Bir-Sen'in kuruluşundan bu zamana kadar farklı aşamalarında birçok toplantıya katıldığını söyledi. Bakan Bilgin, “O dönemin mücadele aşamaları, yeni anayasa, sistem değişimi, Türkiye'nin demokratikleşmesi süreçlerinde karşılaştığımız hangi sorun varsa o sorunlara ben de şahit oldum ki Memur-Sen ailesi, Eğitim-Bir-Sen sahip çıktı ve o mücadeleye öncülük etti. Bu vefayı gösterdikleri için arkadaşlarımızı tebrik ediyor, kutluyorum. Bundan dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır” diye konuştu.
“Batı büyük bir kriz içerisinde”
Bakan Bilgin, batı uygarlığının krizinin hızlı bir şekilde derinleştiğini, bu krizin sadece bir ekonomik kriz veya batının dünya üzerindeki etki alanının daralması olmadığını, aynı zamanda batının kültürel anlam kaybetmesi olduğunu belirtti. Bilgin, “Batı büyük bir kriz içerisinde, çünkü kendi uygarlık geleneği içerisindeki değerler sistemi içerisinde yeni bir kültür oluşturma kabiliyetini kaybetmiştir. Batının asıl görünmeyen krizi burası. Batı hızlı bir şekilde saldırganlaşıyor.
Kaybettiği kendi kimliğini dahi üretmede dahi kriz yaşadığını hissettikçe daha saldırgan hale geliyor. Daha acımasız hale geliyor. Var olan insani değerlerini daha hızlı bir şekilde kaybetmeye başlıyor. Batı, bahsettiğim tarihsel dayanaklarını kaybettiği için, erozyon kaybettiği için bu kabiliyetini kaybetmiş bulunuyor. Onun için gözler doğuya çevrilmiştir. Asya'ya, bizim coğrafyamıza çevrilmiştir. Burada çok büyük sorunlar var, buradaki sorunların başında gelen şey batı karşısında kimlik krizi yaşayan, batılı olmayan aydınların batı taklitçiliği, batıcılık denilen bir hastalıktır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye'nin bu dirilişinden rahatsız oldukları için Türkiye'ye yönelik bu düşmanca tavrı sergiliyorlar”
Türkiye'ye karşı düşmanlık besleyenler hakkında da konuşan Bilgin, Türkiye'nin bugün geldiği yerin çok önemli bir aşama olduğunu anlatarak, “Çok şükür bugün geldiğimiz yer çok önemli bir aşamadır. Bu az gelişmişlik zincirini parçalayıp tarihin çöp sepetine atacağımız bir aşamadayız. Onun için Türkiye'nin üzerine bu kadar baskı yapılıyor. Onun için Türkiye'nin üzerine bu kadar saldırıda bulunuluyor. Türkiye'ye yönelik düşmanlığın sebebini tesadüflerde aramayın. Onlar Cumhurbaşkanımıza düşman oldukları, onu sevmedikleri için değil, Türkiye'nin bu dirilişinden rahatsız oldukları için Türkiye'ye yönelik bu düşmanca tavrı sergiliyorlar. Artık o treni kaçırdılar. Türkiye'yi durduracak yerde değiller, Türkiye'de duracak yerde değiller. Türkiye bugün bu aşamaya geldiyse, az gelişmişlik zincirini parçalayıp kalkınma sürecinde ileriye doğru hamleler yapıyorsa bunun arkasında Türkiye'nin demokratikleşmesi sürecinde attığı mesafe var. Son 20-30 yılda yaşananları hatırladığımız zaman bir kabusu gördük diye düşünüyorum” dedi.
“Türkiye'deki parlamenter rejim, militaristliğin gölgesinde millet iradesini hapseden bir rejimdi”
Parlamenter Sisteme de değinen Bakan Bilgin, herkesin her şeyi konuştuğu hatta Cumhurbaşkanından devletin her kademesine kadar hakaret edebilecekleri kadar özgür bir ülkede olunduğunu söyledi. Bilgin, “Bugün Türkiye, herkesin her şeyi konuştuğu hatta herkese hakaret ettikleri, Cumhurbaşkanından tutun devletin her kademesine hakaret edebilecekleri kadar özgür bir ülkedeyiz. Niye hakaret özgürlüğümüz yok diye düşünüyorlar, şikayetleri oradadır. Kendisine saygı duyan, farklı düşünse de inansa da başkasına hakaret etmez. Onun için bu hastalıklı tiplerin üzerinde durmaya bile değmez. Türkiye demokratikleşme sürecinde çok önemli mesafeler kat etmiştir.
Başkanlık Sistemi'nin demokratikleşme sürecinde tarihi bir adım olduğunu düşünüyorum. Çünkü Parlamenter Sistem, milletin iradesinin meclise yansımasını engelleyen bir yapı içerisinde. Vesayet rejimi dediğimiz şey militarist bir rejimdir. MGK salonunda Başbakana omuz atan ahlaksızların bulunduğu bir yerdir. Parlamenter rejime dönelim, güçlendirilmiş parlamenter rejime dönelim diye utanmadan söyleyenler var. İnsan utanır. Türkiye'deki parlamenter rejim, militaristliğin gölgesinde millet iradesini hapseden bir rejimdi. Türkiye, Başkanlık sistemiyle bunu yıkmıştır” cümlelerine yer verdi.
“3600'ü de en adil bir şekilde çalışanlarını hukukunu, hakkını ve emeklerini gözeten bir şekilde düzenleyeceğiz”
erek, “Bizim ağırlıklı olarak sosyal politika tedbirlerini, sosyal politika uygulamalarını yaygınlaştırmamız lazım. Elbette de bu sürecin başka problemleri var ama çok şükür biz özellikle toplu sözleşmelerimizde, asgari ücret belirlenmesinde, memur ücretlerinin, emeklilerin ücretlerinin düzenlenmesinde bu konuda Türkiye imkanlarını sonuna kadar zorlamıştır. Yıllık enflasyonun yüzde 36 olduğu dönemde, biz 6 aylık zammı yüzde 31 olarak verdik.
Önümüzdeki Temmuz'da da yeniden toplu sözleşme, enflasyon farkı ve sosyal refah farkını dikkate alan çalışmaları yapacağız. Yaptığımız toplu sözleşmede çok önemli bir başka şeyi kayıt altına aldık. Önümüzdeki hafta da toplantısını yapacağız, 3600 meselesinin. Önümüzdeki haftanın günlerinde Memur-Sen, o toplu sözleşmeye imza koyan sosyal ortağımız olarak o masada olacak, biz orada müzakere edeceğiz. 3600'ü de en adil bir şekilde çalışanların hukukunu, hakkını ve emeklerini gözeten bir şekilde düzenleyeceğiz” diye konuştu.