Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Genel Merkezi'nde bir araya geldiği OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann'a Türkiye'de eğitim alanında yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “OECD, üye ülkelere politika deneyimlerini karşılaştırabilecekleri, ortak sorunlarına çözüm arayabilecekleri, en iyi uygulama örneklerini paylaşabilecekleri bir platform sağlamaktadır. OECD çatısı altında yürütülen öncelikli faaliyet alanlarından biri şüphesiz eğitimdir. Bildiğiniz gibi son 20 yılda Türkiye tüm alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da gerçekten çok büyük bir dönüşüme tanıklık etmektedir. Çoğu OECD ülkesinin 1950'li yıllarda üretimdeki küreselleşme, evrenselleşme süreçlerini tamamlamasına rağmen Türkiye, 70 yıl gecikmeyle bu süreci son 20 yılda tamamladı. Okul öncesinde 5 yaştaki okullaşma oranı 2000'li yıllarda yüzde 11 idi, şu anda yüzde 92'ye yükselmiş bulunmakta. Ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 44 iken, şu anda yüzde 90'ın üzerine çıkmış bulunmakta. Yükseköğrenimde de net okullaşma oranları yüzde 14'lerden yüzde 48'lerin üzerine çıkmış durumda. Yani Türkiye'de son 20 yılda her eğitim kademesinde eğitim çağı nüfusunun yüzde 90'nın üzerinde eğitime katıldığı çok ciddi bir süreci yaşadık" açıklamasında bulundu.
“Kız çocuklarının okullaşma oranı ilk kez erkek çocuklarının oranını geçti”
Geriye bakıldığında bu sürecin tüm kazanımlarına rağmen iki farklı kesimin en büyük kazanan olduğunu ifade eden Bakan Özer, "Birincisi sosyoekonomik seviyeleri düşük olan ve eğitime erişimde zorlanan kesimlerin bu dönemde eğitime tam olarak erişebilmeleri ki bu, eğitimde fırsat eşitliğinin en kritik alanlarından birini oluşturmakta. İkincisi ise kız çocukları. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu dönemde kız çocuklarının hem ortaöğretim seviyesinde hem de yükseköğretim seviyesindeki okullaşma oranları, erkek çocukların okullaşma oranlarını geçti. Bu, aslında son 20 yılda eğitimdeki kapsayıcılığın ne kadar güçlü olduğunu göstermesi bakımından çok kıymetli bir gösterge" diye konuştu.
“Tramvatik bir süreç”
Buna ilaveten son 20 yılda ikinci boyutta da eğitimin demokratikleşme sürecinin gerçekleştiğine işaret eden Özer, “Son 20 yıldan önce başlamış olan eğitim politikalarının başörtüsü yasağı, kılık kıyafetle yükseköğretime erişiminin önündeki engeller kaldırıldı. İkinci en önemli kritik şeylerden biri, 1999 yılında uygulamaya sokulan ve yaklaşık 10 yıl uygulamada olan ve özellikle mesleki eğitimin yükseköğretimine erişimini engelleyen katsayı uygulaması. Bu uygulama, Türkiye'de mesleki eğitimin çok travmatik bir süreç yaşamasına neden oldu" dedi.
"Türkiye kaliteyi sürekli odağına taşıdı"
Son 20 yılda bir taraftan eğitime erişim güçlendirilirken, diğer taraftan geçmişteki yanlış politikaların üretmiş olduğu sorunların çözüldüğünü ve toplumsal taleplere cevaplar veren bir eğitim sisteminin inşa edildiğini ifade eden Bakan Özer, yaklaşık 18 milyon öğrencinin ve 1.2 milyon öğretmenin bulunduğu bu büyük sistemin kalite merkezli olduğunun altını çizdi. Bilindiği gibi Türkiye'nin OECD tarafından yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA'ya düzenli olarak katıldığını söyleyen Özer, son araştırma verilerine ilişkin sonuçları da paylaştı. Türkiye'nin 15 yaş grubu öğrenci sayısını en fazla artıran ülkelerden biri olmasına rağmen okuma becerileri, matematik ve fen alanlarının her üçünde de performansını artıran tek ülke olduğunu hatırlatan Özer, PISA raporlarında alt beceri seviyesindeki öğrencilerin üst seviyelere taşındığının ve aradaki farkın da azaldığının altının çizildiğini belirtti. Diğer yandan 4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen alanındaki becerilerini değerlendiren uluslararası TIMSS araştırmasında da Türkiye'nin 1999 yılından itibaren katıldığı her sınavda bir önceki döngüye göre puanını hep artıran bir ülke olduğunu kaydeden Bakan Özer, "Türkiye, eğitimde genişlemeyi sağlarken kaliteyi de sürekli odağına taşıdı. Sayıyı sürekli artırdığınız zaman aynı kaliteyi korumak bile zorken iyileştirmek gerçekten çok önemli" ifadelerini kullandı.
Okullar arası imkan farklılıklarının kaldırılması amaçlanıyor
Yeni dönemde Milli Eğitim Bakanlığı olarak öncelik verdikleri alanlara değinen Özer, Türkiye'nin eğitimdeki iyileştirmelere rağmen dünyada birçok eğitim sistemi gibi okullar arası başarı farkı açısından sıkıntı yaşadığını söyleyerek, "Burada iki yaklaşımımız var: Birincisi okul öncesi eğitimin güçlendirilmesi ve okullar arası imkan farklılıklarının azaltılması. Görevi 6 Ağustos 2021 tarihinde devraldığımız zaman 3 yaştaki okullaşma oranı yüzde 14, 4 yaştaki okullaşma oranı yüzde 35, 5 yaştaki okullaşma oranı ise yüzde 78'di. O tarihte Türkiye'de 2 bin 872 bağımsız anaokulu hizmet vermekteydi. Yeni bir eğitim politikası olarak bu dönemde 2022 yılının sonuna kadar 3 bin yeni anaokulu ve 40 bin yeni anasınıfı açmayı hedefliyoruz. Şu ana kadar 750 bağımsız anaokulunu tamamlayıp hizmete soktuk. Yıl sonuna kadar da geriye kalan 2 bin 250'sini tamamlayıp hedefe ulaşmayı planlıyoruz" diye konuştu.
Yüzde 14 olan 3 yaştaki okul öncesi okullaşma oranını yüzde 50'ye, 4 yaşta yüzde 35 olan okullaşma oranını yüzde 70'e, 5 yaşta yüzde 78 olan oranı ise yüzde 100'e ulaştırmayı hedeflediklerini belirten Özer, 6 aylık çalışma sonucunda bugün itibarıyla Türkiye'de 5 yaştaki okullaşma oranının yüzde 93'e ulaştığını ifade etti. Buradaki amacın okul öncesi eğitime erişimden yola çıkarak temel eğitimde öğrencilerin hazır bulunuşluk farklarını ve okullar arası başarı farkının etkisini azaltmak olduğunu söyleyen Bakan Özer, ikinci etmenin ise çocukların okul öncesi eğitime erişimini artırarak kadın istihdamını desteklemek olduğunu ifade etti. Okullar arası imkan farklılıklarını azaltmak için tüm okulların laboratuvar, sınıf, kütüphane gibi mekanlarının güçlendirildiğini belirten Özer, mesleki eğitime ilişkin verdiği bilgilerde, "Özellikle son bir yılda sektörle birlikte atmış olduğumuz adımlar, inanılmaz bir dönüşüm üretiyor. Artık sektörün temsilcileriyle mesleki eğitim süreçlerini birlikte planlıyor, müfredatı birlikte inceliyoruz. Artık mesleki eğitim; üretim kapasitesini artıran, yaparak öğrenen, yurt dışına ihracat yapan, fikri mülkiyet çerçevesinde patent, faydalı model, marka tasarım tescilli yapıp bunu ticarileştiren profesyonel bir yapı" dedi.
Yıl sonuna kadar 1 milyon öğrenci hedefi
Almanya'daki dual (ikili) eğitimin Türkiye'deki karşılığı olan mesleki eğitim merkezleri ile ilgili yapılan iyileştirmelerden de söz eden Özer, yapılan kanun değişikliğiyle burada artık hem işveren hem de öğrenciler için cazip bir mekanizmanın kurulduğunu söyledi. Son 6 ayda mesleki eğitim merkezlerinde kayıtlı öğrenci sayısının 160 binden 530 bine çıkarıldığını belirten Bakan Özer, yıl sonuna kadar 1 milyon gencin bu merkezlerle buluşturulmasının hedeflendiğini aktardı.
Öğretmenler için hayat boyu öğrenme
Öncelik alanlarından üçüncüsünün de öğretmen eğitimi olduğunu anlatan Özer, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için öğretmenlerin gelişimini desteklemeyi ana unsur olarak gördüklerini ifade etti. Bunun için Türkiye'de uzun yıllardır beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu çıkarttıklarını belirten Bakan Özer, bu kanunun aynı zamanda öğretmenlerin hayat boyu öğreniciler olarak kariyer mekanizmalarında ilerlemelerini teşvik ettiğini söyledi. Öğretmenlerin yüksek lisans, doktora eğitimlerini tamamlayarak uzman ve başöğretmen olabilecekleri bir sistem inşa edildiğini kaydeden Özer, buna ilave olarak bakanlığın sağladığı eğitim hizmetlerinde de paradigma değişimine gittiklerini ifade etti.
Bağımlılıktan uzak bir nesil hedefi
Bakanlık olarak hedeflerinin Türkiye'deki tüm vatandaşların çocuklarına nitelikli bir eğitim vermek ve onları güçlü bir şekilde yetiştirmek olduğunu dile getiren Özer, "Sadece akademik becerileri ile değil, akademik olmayan becerilerde de onların güçlü olmasını sağlamak... Sağlıklı bireyler olarak dijital bağımlılıktan madde bağımlılığına kadar dünyayı tehdit eden bağımlılıklardan uzak bir şekilde bir nesil yetiştirmek" diye konuştu.
“Türkiye son 20 yılda eğitim alanında önemli ilerlemeler kaydetti”
Eğitimin genç nesiller için başarılı bir hayata giden anahtar olduğunu belirten OECD Genel Sekreteri Cormann ise, "Türkiye son 20 yılda eğitim alanında önemli ilerlemeler kaydetti, kalite artışı görüldü. PISA'daki gelişmeler üzerine dezavantajlı gruplarla ilgili çalışmalarınızda sizleri desteklemeye devam edeceğiz. Özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için ve hayat boyu öğrenme ile ilgili yorumlarınızı önemsiyor ve biz de destekliyoruz. Sizin ev sahipliğinizde mesleki eğitimle ilgili yapılması planlanan bir zirve var. Burada faydalı paylaşımlar yapılacağına inanıyoruz. Türkiye'nin özellikle mesleki ve teknik eğitimde son dönemdeki atılımlarını izliyoruz. Türkiye mesleki eğitimde çok deneyimli bir ülke" dedi.
Bakan Özer de Cormann'a, "Türkiye'de okul ve sektör bazlı yaklaşım var, işletmeler son dönemde mesleki eğitimden çok memnunlar. Mesleki eğitimdeki öğrenci sayısı bu yıl 530 bine çıktı, yıl sonuna kadar 1 milyona ulaştırmayı hedefliyoruz. Mesleki eğitim konulu bir çalıştay yapılmasını çok arzu ederiz" şeklinde yanıt verdi.
New York zirvesine ön hazırlık
Bakan Özer, görüşmenin ardından OECD Şeref Defteri'ni imzaladı. Görüşmede Türkiye'nin OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Kerem Alkin ile Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Hasan Ünsal da hazır bulundu. Merkezi Paris'te bulunan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Sekreterliği tarafından 19 Eylül'de New York'ta düzenlenecek Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi'nin ön zirvesi çerçevesinde Bakan Özer, yarın yuvarlak masa oturumunda eğitim bakanlarına hitap edecek. Zirveye yaklaşık 100 ülkenin eğitim bakanı ile 50 bakan yardımcısı katılıyor. Görüşme öncesi OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Kerem Alkin, Bakan Özer'e Fransa'daki Türk öğrencilerin eğitimi konusunda bilgi verdi.
Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi
2021-2025 dönemi UNESCO Yürütme Kurulu üyesi olan Türkiye, küresel eğitim, bilim ve kültür politikalarına ilişkin karar alıcı mekanizmada yer alıyor. Bu çerçevede Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi'nde 2030'a kadar eğitimi geliştirmek için çalışmalar ele alınacak. Zirve, eğitimi dönüştürmek için siyasi hedefler, çalışmalar, çözümler ve dayanışmayı seferber etmeyi, salgınla ilgili öğrenme kayıplarını giderme çabalarını değerlendirmeyi, mevcut ve gelecekteki eğitim sistemlerini yeniden tasarlamayı ve nitelikli eğitim hakkı ile ilgili olan sürdürülebilir kalkınma amacı arasındaki "kapsayıcı, herkese eşit derecede kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim imkanı tanımak" yönündeki ulusal ve küresel çabaları canlandırmayı amaçlıyor.