Kahvede halkın Balbay'a aktardığı gündem:
1-Dünyayla niye kavgalıyız?
2-Varlık Fonu yabancılara ipotek mi?
3- Ekonomi niye düzelmiyor?
4-Köprülerin geliri kime?
5- Yunanistan'ın işgal ettiği 18 adanın geleceği ne olacak?
6- Suriyeliler birinci sınıf vatandaş. Biz işsiz.
Balbay, "insanlara bizim gibi düşünüp düşünmediğine bakmaksızın dokun, dinle, anlat yöntemiyle yaklaşıyoruz. Halkın içinde günlük gelişmeleri çok dikkatli izleyen son derece bilinçli insanlar var" diye konuştu.
Cuma, cumartesi, pazarı Erzurum, Artvin Yusufeli, Ankara Çubuk'ta kahvede, parkta, sokakta yurttaşlarla yüz yüze gelen Balbay şunları söyledi:
"Sadece anlatıp ayrılmıyoruz. Sorusu olan var mı diye soruyoruz. Düşüncesini ifade etmek isteyeni dinliyoruz. Halkımız içinde gelişmeleri o kadar dikkatli izleyenler var ki, işte Anadolu bilinci bu, diyorsunuz."
Balbay kahve sohbetlerinde halkın dile getirdiği konuları şöyle sıraladı:
-Birleşmiş Milletlere kayıtlı ne kadar ülke varsa hepsiyle kavgalıyız. Bunun bize ne faydası var? Avrupa'daki vatandaşların da huzurunu bozdular.
- Memlekette ne varsa sattılar. Şimdi sıra büyük bankaların, işletmelerin varlık fonuna devrine geldi. Bu nedir. Bunların gelirlerini ipotek edip para mı bulacaklar?
- Yıllardır iktidarda olan kendileri, hala muhalefeti suçluyorlar. Ekonomi berbat. İnsanlar işlet kötü demeye bile korkuyor. İşsizlik diz boyu. Bir yandan da Suriyelilere birinci sınıf yurttaş muamelesi yapıyorlar. Hani insanın Suriyeli olası geliyor.
- Demirel, Özal köprüler yaptı gelirini hazineye kattı, halka verdi. Şimdi yaptıkları köprülerin gelirlerini yabancılara veriyorlar. Geçiş de o kadar yüksek ki 50 kilometre dolaşmak daha karlı. Bunlar kime hizmet ediyor.
- Yunanistan'ın işgal ettiği 18 adanın geleceği ne olacak. Adamlar bayraklarını dikti, hükümet onlara değil Avrupa'ya laf yetiştiriyor. Asıl konu bu.
Balbay yurttaşları dinledikten sonra şu karşılıkları verdi:
"Anadolu'da bir söz vardır; Kavgalı eve kız vermezler denir. Kavgalı ülkeyle de ticaret yapmazlar. Marifet düşman üretmek değil dost üretmek. Komşularla sıfır sorun dediler, sırf sorun ürettiler. Suriye benzeri krizlerle önceli yıllarda Balkanlar'da, Irak'ta da karşılaştık. O günlerde bu hükümet olsaydı, çok büyük sorunlarla karşılaşacağımız muhakkaktı. 1989'da bir haftada 500 bin kişi sınırımıza dayandı, insani ölçülerde onlara yardım edip, sorunu sınırda tuttuk. Suriye olayında hükümet işin sonunu göremedi. Hayır demek için anayasa maddelerinin yanısıra çok neden var."