Başbakan Binali Yıldırım, İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu.
''ŞAKA MI?' DİYE SORDUM''
"O gece (15 Temmuz darbe girişimi gecesi) olay olduğu anda, İstanbul'da eve yeni gelmiştim. 'Şaka mı?' diye sordum" ifadesini kullanan Yıldırım, torununun telaşla "Dede, bu askerler bizim değil mi? Neden insanları öldürüyorlar" diye sorduğunu anlattı.
Yıldırım, "11 yaşındaki bir çocuğun muhakemesi maalesef bu alçak terör örgütünün asker üniforması giymiş o alçaklarda bile yok" değerlendirmesinde bulundu.
Binali Yıldırım, milletin varını yoğunu vererek, ülke dosta düşmana karşı güçlü, tehditlere karşı hazır olsun diye aldığı silahın, uçağın onursuz ve acımasız şekilde milletin üzerine sürüldüğünü, milletin de gereğini yaptığını belirterek, "15 Temmuz'da da bu millet kalbindeki, gönlündeki, düşüncesini, fikrini, siyasetini, görüşünü bir kenara bırakarak ay yıldızlı bayrağı alarak sokağa düştü, meydanlara toplandı. Çünkü mesele memleket meselesidir, siyasetin önemi yok. Memleket meselesi konu olunca her şey teferruat olur. Bir kez daha bu büyük millet, Türk milleti ne kadar asil olduğunu, ne kadar bağımsızlığına düşkün olduğunu, büyük Atatürk'ün, 'Bağımsızlık benim karekterim' dediği bu millet kendine yakışanı yaptı, bu alçaklara unutamayacakları bir ders verdi" diye konuştu.
Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
''EĞİTİM BÜTÇESİNİ GEÇTİĞİMİZ 14 YIL İÇİNDE 10 KAT ARTIRDIK''
''Eğitim bütçesini geçtiğimiz 14 yıl içinde 10 kat artırdık. 2003'te milli savunma liste başında yer alıyordu şimdi milli eğitim bütçesi listenin başında yer alıyor. Bu demektir ki geleceğe yatırım tanka, topa, tüfeğe yatırımdan çok daha öncelikli, çok daha önemli. Taşa, toprağa yapılan yatırımdan çok daha önemli. Çünkü inşaat yaparsınız, bina yaparsınız, fabrika yaparsınız bunların bir ömrü var, 50 sene bilemedin 100 sene. Ama eğitime yapılacak yatırım nesilden nesle devam edecek. Eğitim olmayınca hiçbir şey olmaz. Kavgalar, gürültüler, terör, huzursuzlukların kaynağında eğitim yetersizliği var. İnsanların zehirli fikirlerle maalesef yönlendirilmesi var. 15 Temmuz'da yaşadığımız FETÖ küresel terör tehdidi, alçak darbe girişiminin arkasında da bu var.
"11 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUN MUHAKEMESİ O ALÇAKLARDA YOK"
O gece (15 Temmuz darbe girişimi gecesi) olay olduğu anda İstanbul'daki eve yeni gelmiştim. Şaka mı? diye sordum. O arada büyük torunum Sena (11 yaşında) telaşlı bir şekilde koştu: 'Dede bu askerler bizim değil mi? Niye insanları öldürüyorlar?' diye sordu. 11 yaşındaki bir çocuğun muhakemesi maalesef bu alçak terör örgütünün asker üniforması giymiş o alçaklarda bile yok.
''MESELE MEMLEKET MESELESİ''
Bu vatandaşın, bu milletin, varını yoğunu vererek, 'ülkemiz dosta düşmana karşı güçlü olsun, tehditlere karşı hazır olsun' diye aldığı silahı, uçağı siz onursuz şekilde kalkıp bu milletin üzerine acımasızca sürerseniz, bu millet gereğini yapar. 15 Temmuz'da da bu millet kalbindeki, gönlündeki, düşüncesini, fikrini, siyasetini, görüşünü bir kenara bırakarak ay-yıldızlı bayrağı alarak sokağa düştü, meydanlara toplandı. Çünkü mesele memleket meselesidir, siyasetin önemi yok. Memleket meselesi konu olunca her şey teferruat olur. Bir kez daha bu büyük millet, Türk milleti ne kadar asil olduğunu, ne kadar bağımsızlığına düşkün olduğunu, büyük Atatürk'ün, 'Bağımsızlık benim karekterim' dediği bu millet kendine yakışanı yaptı, bu alçaklara unutamayacakları bir ders verdi.
''NASIL BU HALE GELDİ?''
Maalesef insanların duygularını, düşüncelerini, kutsallarını istismar ederek, kullanarak, sömürerek, insanlığın başına bela olacak bir terör örgütü olmuştur. Yıllar sürdü bu, birden bire olmadı. Peki nasıl bu hale geldi? Çünkü ortak değerlerimizi kullandılar. Ne var, 'işte iyilik yapıyoruz, yoksullara yardım ediyoruz himmet topluyoruz. Afrika'da orada, burada, memleketin değişik köşelerinde ihtiyaç sahiplerine yardım ediyoruz' diye insanların hassas olduğu bu yardımseverlik duygularını sömürerek maalesef işin sonunda amacın bu olmadığını, amacın hak etmeden, ter dökmeden, milletten destek istemeden, milletin silahıyla, uçağıyla, topuyla, tankıyla, helikopteriyle yine milletin evlatlarının üzerine kurşun yağdırarak devleti ele geçirmeye çalıştılar. Bunu yaşadık.
''HACİVAT VE KARAGÖZ GİBİ BUNLARI OYNATIYOR''
Biliyorsunuz 1980'li yıllardan beri mücadele ettiğimiz bir bölücü terör örgütü. Onlar erken zamanda silahı eline aldılar, meydana çıktılar. Bu ülkenin enerjisini tüketiyorlar ama FETÖ terör örgütü birikimini yaptı yaptı yaptı sinsice, kendini gizleyerek, 40 yıl çalıştı bekledi ve bir gün ansınız çıktı. Bölücü terör örgütleri ve ülkemizin başını ağrıtan tüm şer odaklarıyla mücadeleye devam edeceğiz ama biliyoruz ki bunların aklı kendi aklı değil bir başka akıl var. O akıl karşımıza çıkmıyor. O akıl arka planda Hacivat ve Karagöz gibi bunları oynatıyor. Bölücü terör örgütüyle, FETÖ terör örgütü 15 Temmuz'dan önce bir araya geldi. Ve bu darbeyi planladılar, görev bölümü yaptılar. Darbenin başarıyla sonuçlanacağı konusunda zerre tereddütleri yoktu, kaleyi içeriden fethettiklerini düşünüyorlardı ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
''ASIL MAĞDUR MİLLETTİR, MİLLETİN PSİKOLOJİSİ BOZULDU''
Bölücü terör örgütüne operasyonlarımız devam ediyor. Bu mücadeleye asla ve asla son verilmeyecek. Değerlerimiz yok eden bu alçak FETÖ'ye de aynı şekilde mücadelemiz sürecek. Bir mağdurluk edebiyatı tutturdular gidiyorlar darbeyi yapanlar mağdur da geleceği karartılmaya çalışılan bir millet mağdur değil mi? Asıl mağdur millettir, milletin psikolojisi bozuldu. Sanki darbelerle anılan bir ülke haline geldik. Şimdi zamanımı bunların avukatlığına soyunmak. Darbecilere cesaret vermek bu ülkeye hizmet değil.
''BİZ OHAL'İ KENDİMİZE YAPTIK''
Biz OHAL'i kendimize yaptık. Vatandaş bir kez OHAL yaşadı o da 15 Temmuz gecesi. Çıktı işi bitirdi. Kardeşliğimizi sağlam tutacağız. Kendi içimizde zafiyete düşmezsek bize hiç kimse bir şey yapamaz.
''KANDIRAMIYORLAR''
2014'te dağa kaldırdıkları genç sayısı 4 bin 500'ün üzerindeydi. Bu sene 10 ay içerisinde 400 civarında ancak gencimizi götürebildiler. Kandıramıyorlar. Niye, gençlerimiz artık geleceğin dağda değil, geleceğin büyük Türkiye'de olduğunu, gelişmiş, büyümüş, her yönüyle kendi kendine yeten bir ülke olduğunu gördüler.''