Başbakan Binali Yıldırım, Güney Kore dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs açıklamasına ilişkin konuşan Yıldırım, “Şimdiye kadar İsrail-Filistin arasında devam eden, yıllardan beri devam eden anlaşmazlığın, sorunun çözümünü tamamen sona erdirir bu bir. İkincisi, biraz Kuzey Irak yönetiminin referandum ilan etme kararına benziyor. Bütün dünya karşısında ona rağmen bu referandumu, gayrimeşru referandumu ilan ettiler ve sonunda da neler olduğunu hep beraber gördük. BM’nin defalarca alınan kararları var, Filistin için başkenti Kudüs olan bağımsız filistin devletinin kurulmasına yönelik kararlar ortadayken ve bura ile ilgili üç dinin de hassasiyeti var. İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, her üç semavi din için burası kutsal bir mekan. Dolayısıyla buranın konumu, statüsüyle oynamak adeta pimi çekilmiş bir bomba şeklinde bir sonuç doğurur.
Neresinden bakarsak bakalım vahim bir düşüncedir. Düşüncesi bile vahimdir. Hayata geçirmek demek, Ortadoğu’yu, bölgeyi büyük bir felakete sürüklemek demektir. Ümit ederim sağduyu hakim gelir, böyle vahim bir kararı Amerikan Başkanı bütün dünyayı karşısına alarak Müslüman dünyası başta olmak üzere böyle bir karara varmamış olur. Ümidimiz budur. Rüzgar eken fırtına biçer, işin özeti. Cumhurbaşkanımız bu konuda gerekli uyarıları yaptı. Biz Kore Başbakanından sonra basın toplantısında bu konuda kapsamlı değerlendirmemizi yaptık. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı başkanı olarak da Sayın Cumhurbaşkanımız 13 Aralık itibarıyla devlet, hükümet başkanlarını zirve toplantısı için davet ettiler” ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dünya kadar sorun var, önce onları çözelim. Suriye, Yemen, Libya, Irak var, Katar, diğer ülkeler arasında sorunlar var. Bütün bunlar ortadayken bir de daha büyük bir sorunu bölgenin gündemine getirmenin hiç akılla, izanla izahı yoktur.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun medyaya yönelik sözlerine ilişkin soru üzerine Yıldırım, “Tabii bu medya ile ilgili bir değerlendirmesi doğrusu çok kabul edilebilir bir şey değil. Yani, fikir özgürlüğü, medyaya baskı, yazarlar şöyle oluyor, bir yandan büyük büyük laflar edeceksin, ondan sonra da kalkacaksın bir basın yayın kuruluşuna ATV’ye, Sabah grubuna 'ipi boynunuza geçiririz’ gibi tehditlerde bulunacaksın. Bu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun gerçek anlamda demokrasiyi içselleştirmediğini, bir intikam duygusu ile yaşamakta olduğunu gösteriyor, içerideki ruh halinin dışarıya yansımasından başka bir şey değildir.
Dolayısıyla milletimiz de ‘Hangi Kılıçdaroğlu’ diye bir soru sorma hakkına böylece sahip oluyor. 'Tayyip Bey, önceden böyleydi şimdi böyle mi’ diye laflar ediyor. Bu söylemiyle ben de diyorum ki ‘Eski CHP böyle miydi, şimdi ki CHP’ye bak onun genel başkanına bak’. Zerre kadar önceki CHP’den bir eser yok. Marjinal parti görünümüne düşmüş vaziyette. Bir gün FETÖ’cüler, bir bakıyorsunuz bölücülerle iş tutuyor. Ne olacak bu CHP’nin hali? Bunca işimiz arasında bununla uğraşmak durumundayız. Ama Kılıçdaroğlu, ‘Eski Tayyip Bey nerede şimdiki Tayyip Bey nerede’ diyor da Tayyip Bey aynı yerinde de Kılıçdaroğlu nerede onu Allah bilir” açıklamasında bulundu.