Belkahve’deki Ata Anı Evi’nin yakınlarında bulunan Atatürk Çeşmesi’nin hali, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi benim de sinirlerimi allak bulmak etti.
10 Kasım’da Atasını kaybetmenin hassasiyetini yaşayan vatandaşın Atatürk Çeşmesi’ne gösterdiği hassasiyetin onda biri kadar olsa da ben de tepkimi vermek için okuyana, okuyup anlayana, anlayıp ne yapmalıyım diye düşünmene bir çift cümlem olsun istedim.
Atatürk’ü anmak için o tepeye, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşının son bir hamlesini yapmak için çıkıp, işgal altındaki İzmir’e baktığı yerde Ata Anı Evi yapanların yaptırdığı Atatürk Çeşmesi’nin halinin öyle olmaması gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyette, bir makamda oturuyor, bir takım görevlerin sorumluluğunu taşıyorsanız, o Atatürk Çeşmesi’nin de sorumluluğun taşıyacaksınız.
Atatürk Çeşmesi’nin çeşmesini çaldılarsa, bulup getirecek, bulamıyorsanız yenisini takacaksınız.
Atatürk Çeşmesi’nin suyu akmıyorsa, gerekirse bütün İzmir’in suyunu keseceksiniz, oradan su akmasını sağlayacaksınız.
Çünkü o çeşmeye adın verdiğiniz şahsiyet, sizin bağımsız yaşamanız için, sizin uygar yaşamanız için, sizin, çocuklarınız ve torunlarınızın güvenle yaşaması için ömrünü önce ülkesinin kurtuluşuna, sonra kuruluşuna, sonra yükselişine verdi.
Kurtuluşa da, kuruluşu da, yükselişi de başarıyla gerçekleştirdi.
Onu, sadece kendi milleti değil, dünyanın neresinde mazlum halde yaşayan millet varsa örnek aldı.
‘Keşke bizim de bir Atatürk’ümüz olsa’ dediler.
Onlar dediler.
Ama biz ‘Atatürk’ adını verdiğimiz çeşmeye bile sahip çıkamıyoruz.
Aklıma son olarak zihni bir soru geldi nedense.
O çeşmenin adı ‘Atatürk Çeşmesi’ değil de, ‘Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ Çeşmesi’ olsaydı, birileri “Aman Bornova Belediye Başkanı buraya gelecek, adını taşıyan çeşmeyi böyle görmesin” düşüncesiyle, çeşmeleri takıp, suyu en güründen akıtırlar mıydı acaba?