“Bazı günahlar; tek taraflı olmazmış.”

Mahmut Kızılarslan

Hayat dediğimiz uzun ince bir yol ve zaman sürekli aleyhimize işleyen bir kavram. Bir saniye önce yaşadığımız ile bir saniye sonra yaşayacağımız aynı olmuyor hiçbir zaman. Zaman akışkan ve hayat süreklilik arz eden zincirleme olaylar silsilesi ve bütün bu değişken olayların toplamıdır hayat.

Usta düşünür, Heraklitos ne demişti? “ Değişmeyen tek şey, değişim“ diyerek, hayatın değişkenliğini yüzyıllar önce ifade etmişti. Ne demiştik bir saniye önceki siz ile bir saniye sonraki siz arasında bile bir değişim mevzu bahis. Biyolojik varlıklar olduğumuza göre bu değişim, tabiatımızın bir neticesi. Düşünün bir önceki nefesiniz ile şu ana kadar aldığınız toplam nefes sayısı, ya da kalp atışı sayısı bile değişkenlik gösteriyor. Fiziksel olarak da durum böyledir. Bir saniye öncesi ile sonrası arasında biz farkında olmadan minik minikte olsa bir değişim geçiririz. Vücudumuzun en küçük yapı birimi olan hücrelerimizden başlayarak, organlarımıza ve saçımızın teline kadar bu değişim meydana gelir ve biz hissetmesek bile atılan her kalp atışıyla daha çok yoruluruz, daha çok yıpranırız, hatta kalbimiz eskir, yaşlanırız. Bu değişim miktarı zaman dilimine göre çok küçücükte olsa bir yıl sonra belirgin bir fark gösterecektir. Bir bakmışız yıllar geçmiş ve o her saniyedeki minicik değişimler bize yıllar sonra büyük bir değişimin sebebi olarak karşımıza çıkmış bunu aynada yüzümüze baktığımızda daha belirgin şekilde o zaman anlarız.

Bana göre hayatta yaşadıklarımız; olaylar arasındaki ince nüansların; farklılıkların ve akışkan değişimin birbiriyle etkileşimi ve bütün bu etkileşimlerin toplamıdır.

Bu kadar hassas bir dengede olan ve her anımızın pamuk ipliğine bağlı olduğu bir hayatta güzel ve tatlı anların olduğu kadar acı ve tatlı deneyimlerde olacaktır elbet.

Belki de varlığımız; bütün bu acı ve tatlı anların toplamıdır.

İnsan bazen hayatta hiç hoşlanmayacağı ya da düşünürken hiç aklına gelmeyeceği olaylarla karşılaşabilir, hayat insanı buna mecbur kılıyor olabilir ve hemen hemen her insan ister istemez böyle durumlarla karşılaşıyor zaten. Hepimizin illa ki ters giden bir planı olmuştur ya da planlarken sonucunun kötü olacağını bilmediği durumlarla karşılaşmışızdır.

Mademki biz hayatın içinde sürekli ve değişken bir etkileşimin içerisindeyiz mademki her şey sadece bizim elimizde değil; kusurlarımızda büsbütün bize ait değildir o zaman. Bazı günahların ya da bazı olumsuzlukların sadece kişinin kendi kusurundan kaynaklı olduğuna inanmıyorum ben, olayları veya olumsuz durumu o noktaya getiren faktörlerin olduğuna inanıyorum. Bu duruma kendi tanımımla, olumsuz rastlantısalların negatif etkisi diyorum ben. Kısa bir sebep-sonuç ilişkisinin ve etki-tepki neticesinin negatif yansıması olarak görüyorum bu durumu. Bazı günahların ve kusurların tek mesulü kişinin sadece kendisi değildir. Durumu o hale getiren sebepler ve nedenler illaki vardır.

Düşünün bir günah işlediniz ya da bir kusurunuz oldu fakat siz bunun olmasını hiç istemediniz. Böyle bir durumla karşılaşmış ve bunu yaşamış birisine ben derim ki;

“ Boş ver bu sadece senin kusurun değildi.”

“ Boş ver sürekli kendini suçlayıp, durma.“

“ Bu boynundaki yük tek senin değil.”

" Boş ver, o günahta yılanların, olsun.”

“ Hani şu, denize düşünce sarılanlarından. Ne kötü değil mi? ”

“ Boş ver, soran olursa; önümüze bir parça ekmek koyanlar, meğerse arkamızdan ensemize bakıyorlarmış.“ de.

“ Yapılan iyilik gizlenmelidir, ama bazıları başından aşağıya, yaptığı iyiliği kaynar sularla dökermiş.” de.

“ Soran olursa yaptığı iyiliğin hesabını yapanlar ne çokmuş.” de.

“ Hani şu, yaptığın iyiliğin karşılığını bekleyenler ya da başımıza kakanlar, ne çoklar değil mi? Öğrendim de.”

“ Bir girdapta sürükleniyordum ve gözlerim bir çıkış yolu arıyordu fakat kime elimi uzatsam, ya denize geri itti; ya da kıyıda hesabını sordu vakit geçmeden.” de.

“ Ne şaşmaz hesapları varmış, bilemedim.” de.

“ Küçücük bir pay bile bırakmadan yaptığı iyiliği; milimi milimine, gıdımı gıdımına hesaplayanlar ne çokmuş.” de.

“ Boş ver o eksiklikte onların olsun. “

Bir parça ekmek veripte peşinden hesabını yapanlar ne çokmuş değil mi?

Bir elle ekmeği ağzına veripte diğer elini boğazına sokanlar. Ne çoklar değil mi?

“ Boş ver, o eziklikte yılanların olsun."

“ Boş ver Dünyanın iki yüzü varmış, bilemedim, gördüm.” de.

“ Demek ki yaşanması gerekiyormuş, yaşadım ve geçti.” de.

“ Boş ver sende bilemedin neticesinin böyle olacağını.”

“ Boş ver ve üzülme bu yüzden.”

“ Boş ver sen sadece güvendin. “

“ Boş ver sen sadece inandın. “

“ Sana yalan söyledilerse, bu onların eksikliği.”

“ İnanıp güvenmek bir kusur değil. “

“ Asıl kusur, senin güvenini boşa çıkaran da. “

“ Asıl kusur, söylediği sözün arkasında durmayanda.”

“ Boş ver inanmak kusur değil “

“ Asıl kusur, seni inandırıp sonra yanıltan da. “

“ Boş ver üzülme. “

“ Boş ver kaybın ağır bile olsa, bu da geçecek.”

“ Hatta üzerindeki ağırlığı çıkart at.“

“ Boynundaki boyunduruğu söküp at.“

“ Boş ver toydum bilemedim de. “

“ Boş ver benim kalbim iyiydi, ama onların kalbi kötüydü de.”

“ Boş ver benim yüzüm apaçıktı ama onlar maske taktılar de. “

“ Boş ver benim niyetim halisti ama onlar art niyetlerini gizledi de. “

“ Eğer gerçeği gördüysen bunu ders say. “

“ Eğer eğriyi ve doğruyu anladıysan bunu kazanım say. “