4. Uluslararası İletişim Günleri’nde “dijital bağımlılık” konusu nörobilim, psikoloji ve etik açılardan ele alındı.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açılış konuşmasında Durham Üniversitesinden Dr. Gerald Moore’un sunumunda ele alacağı dopaminin beynin haz maddesi olduğunu hatırlatarak “Dopamin maddesinin iletişimin konusu olması, iletişimin nörobilimle birleşmesi aslında bilimin geleceğini de görmektir, yakalamaktır. Şu anda haz peşinde koşan bir insanlık mı var, haz bağımlılığı mı oluşuyor, insanın yaşam amacı değişti mi, insan niçin yaşıyor, bunlar popüler kültürde yapılan tartışmalar. Bu tartışmaların Durham Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya konu olması ve bunun Üsküdar Üniversitesinde konuşulması çok önemli” dedi.
“İNTERNETSİZ ORTAM KİŞİYİ KRİZE SOKUYORSA BAĞIMLLIK BAŞLADI DEMEK"
Sosyal davranış açısından kuşakların iyi analiz edilmesi gerektiğini, analiz edilmesi gereken konulardan birinin de dijital bağımlılık olduğunu belirten Tarhan, “İnternet kuşağının risklerinden birisi de teknolojinin beyindeki ödül ceza sistemini bozması ve bağımlılık yapmasıyla çok yakından ilgili. Beyindeki ödül ceza sistemi haz duygusu ile ilgili. Haz duygusunun temel maddesi de dopamin ve dopamini artıran şeyler. Bağımlılığa ödül yetmezliği sendromu deniyor. İnternet de tıpkı madde gibi ödül yetmezliği yapıyor, internetin olmadığı bir ortamda kişi krize giriyorsa ve günlük işlerini aksatıyorsa bağımlılık başlamış demektir” dedi.
“DİJİTALLEŞMENİN İLETİŞİM VE PSİKOLOJİK BOYUTUNU TARTIŞIYORUZ"
Prof. Dr. Nazife Güngör de bu yılki İletişim Günleri’nde dijital bağımlılığı ele aldıklarını belirterek “Dijital bağımlılık mıdır bağlılık mıdır, özgürlük müdür, sınırlılık mıdır tartışacağız. Konunun iki boyutu var, bir tarafta iletişimsel boyutu diğer tarafta psikolojik boyutu. Bu sene kapsamı genişlettik” dedi. Güngör, önümüzdeki yıllarda sosyolojik, kültürel, sağlık bilimleri boyutlarıyla tartışmaya açacaklarını söyledi.
“NEFRET EDİYOR ANCAK YİNE DE TEKRARLIYOR”
Moderatörlüğünü Prof. Dr. Sevil Atasoy’un yaptığı “Dijital Medya Çağı ve Bağımlılık” başlıklı ilk oturumda konuşan Durham Üniversitesinden Dr. Gerald Moore, “Dengesizlik, Bozukluk ve Dopamin Etkisi: Teknoloji Her Zaman Bağımlılık Yapmıştır, Dijital Medya Neden Farklı Olsun?” başlıklı sunumunda ilginç tespitlerde bulundu.
Bağımlılık ve dopamin ilişkisi üzerinde duran Dr. Gerald Moore, bağımlılıkta beynin neden daha fazla istediğini şöyle açıkladı: “Biz ne zaman keyif ve heyecan hali yaşıyorsak beyinde yüksek seviyede dopamin salgılanıyor. Dopamin haz alınan o hareketin devamının yapılmasını sağlıyor. Bize haz veren bir davranış tekrarlanarak yapıldığında dopamin seviyesi yükselmeye başlıyor, o seviyenin hep korunması ya da yükseltilmesi adına o harekete devam edilmesi gerekiyor. Kişi aslında yaptığı şeyden nefret ediyor ancak dopamin salgısı o kadar yüksek seviyede ki o davranışı tekrarlatıyor. Biz yıllardır bağımlı insanların o hareketi ya da davranışı hoşlandıkları için yaptıklarını zannederdik fakat işin dopaminle ilgili olduğu anlaşıldı” dedi.
“TEKNOLOJİYİ KİM İCAT ETTİYSE O KULLANIR”
Türkiye'de iletişim bilimin kurucu isimlerinden Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ise “Geleneksel Medyadan Dijital Medyaya İletişim Bilimlerinin Serüveni” başlıklı sunumunda yeni teknolojileri üreten ülkelerin bu teknolojinin kullanılması konusunda da söz sahibi olduğunu belirterek “Bu aracı kim icat ettiyse o kullanır, kim bunu yarattıysa ve denetliyorsa o kullanır” dedi. Hiçbir dönemde hiçbir devletin kendi yarattığı olanakları titizlikle korumanın dışında hiçbir şey yapmadığını belirterek “O nedenle bu gerçekleri yan yana koyarsanız adına iletişim bilimleri dediğimiz bilimin gerçekten gelişmesini istiyorsanız tarihinin ortaya çıkmasını, gelişmesini ve neyin neden yapıldığı konusunun aydınlatılmasına mecburuz” diye konuştu. Alemdar, genç iletişimcilere kendi tarihimizi ve geçmişimizi öğrenmelerini tavsiye etti.
“İÇE DÖNÜK VE YALNIZ OLMAK BAĞIMLILIĞI ARTIRAN FAKTÖR"
Yrd. Doç. Dr. Alptekin Çetin, Yrd. Doç. Dr. Cemal Onur Noyan, Uzman Klinik Psikolog Aslı Başabak Bhais önemli tespitlerde bulundu. Doç. Dr. Gül Eryılmaz’ın moderatörlk yaptığı oturumda konuşan Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, internet bağımlılığı yerine “kullanım bozukluğu” ifadesini kullandıklarını belirterek kullanım bozukluğu nedeniyle kişinin zaman algısının bozulduğunu, özellikle gece akıllı telefon kullanımıyla birlikte uyku kalitesinin bozulduğuna dikkat çekti.
Yapılan bir araştırmada %40 oranında bireyin gece uykudan uyanıp maillerini kontrol ettiğinin tespit edildiğini belirten Noyan, “Kişilik özellikleri içe dönük ve yalnız olanlar sosyal medyada dijital bağımlılığı artıran bir faktör. Bağımlılık sürecindeki en temel etken haz almak, o siteye girmek daha faza haz almamızı sağlıyor ve tekrar tekrar girmenize sebep oluyor. Arkadaşlar en büyük etken, onların ne yaptığını merak ediyoruz. Bu özellikler kişileri sosyal medyaya daha yatkın hale getiriyor. İnternet aktif bir eğlencedir. Süreci siz yönetirsiniz. Mesela oyunda başarılı olduğunuzda süreci siz yönetirsiniz, sosyal medyada bir şey paylaştığınızda birileri beğenir, yorum yapar. Ödül budur. Seçeneğin çok olması ödülü artırır. Bu nedenle sosyal medyada sürekli bir şey paylaşırız. Ne kadar çok fav/retweet o kadar çok haz, ne kadar çok beğeni o kadar çok haz ve bağımlılık sarmalı” diye konuştu.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Başabak Bhais de internet bağımlılığının hem yetişkinlerde hem de ergenlerde arttığına dikkat çekerek “İnternetle ne kadar temasta olduğunuzu fark edin, gün içinde internette en çok zaman geçirdiğiniz uygulamaları belirleyin ve geçirdiğiniz zamanı sınırlayın. Yazılı iletişim kurmak yerine insanları arayın” tavsiyesinde bulundu.