İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in İzmir'in kurtuluşunun 100. yıl dönümü konuşmasında “Yüz yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, delalet hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar. Teslim oldular” ifadelerini kullanmıştı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in bu sözlere tepki göstererek, "Ülkemize yapılmış düşmanlıklara karşı konuşması gerekenlerin Osmanlı Devleti’ni hedef alması şuursuzluktur" demişti.
AKP'li Çelik'in sözlerine tepki gösteren isimlerden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko yaptığı yazılı açıklamada iktidara, hayatında Türkiye'ye hiç gelmemiş ABD'li Psikiyatri Profesörü Arnold Ludwıg'in yazdığı 'King of the Mountain' isimli kitabını hatırlattı.
Ludwıg'in Kitabındaki bir bölümü paylaşan CHP'li Beko, "İsminden anlaşılacağı üzere dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap. 20. yy’ da Dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor. Dünyadaki liderler arasında iki bin kişiyi belli ama aynı ölçütlere göre değerlendirmiş. Ülkeleri yönetmiş, Saddam’dan Kaddafi'ye, Mao'dan Roosevelt'e, De Gaulle'den Nehru'ya, Churchill'den Hitler'e, Mussolini'den Mandela'ya, Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a hepsini incelemiş. Kitap çalışması tam 18 yıl sürmüş. Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamını yukarıda ifade ettiğim gibi belli ölçütlere göre değerlendirmiş. Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulamış, bu kıstaslara göre, 1'den 31'e kadar değişken puanlar verip değerlendirmiş ve bir sıralama yapmış. Uyguladığı testin tam adı, “Political Greatness Scale” (PGS) olarak tanımlamış.
Buna göre bir sıralama yapmış. Örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar. Sadece tek bir lider; 31 puanla ilk sırayı almış. Bu lider de "Visionary" sıfatıyla, 20. yy’ın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı ünvanına layık görülmüş. Kim olabilir diye merak ettiniz haklı olarak; evet işte o lider devlet adamı, Mustafa Kemal Atatürk'tür. Ne yazık ki dünyanın takdir ettiği ama kendi ülkesinde, "Keşke Yunan kazansaydı, Şehirlerin kurtuluşu kutlanmamalı" diyen saraylılar ise adını anmaktan imtina ettiği o deha insan yolunda gittiğimiz, önderimiz, dünyanın önünde saygıyla eğildiği Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bu böyle biline. En ilginç olan hususun ise bu haberi yazılı ve görüntülü ülke basını tarafından duyurulmamış olmasıdır. Yurttaşlarımız, gurur duyduğu Atatürk hakkındaki bu güzel haberden mahrum bırakılmıştır" ifadelerini kullandı.
KURULUŞ FELSEFESİ
Türk ulusunun öncelikli olarak çağdaş toplumlara ayak uydurma konusunda istenen topyekûn modern yapılanmayı gerçekleştiremediğini belirten Beko, Atatürk üzerinde çok iyi düşünülmesi ve duygusallıktan arınarak bütün yönleri ile bilimsel olarak ortaya konması gereken bir kişilik olduğunu bugünkü nesillere iyi anlatılması gerektiğini söyledi. Beko, "Çünkü Atatürk’ün ortaya konulması, onu anlamayı kolaylaştıracak, gelecek nesillere üzerinde ilerlemeyi sağlayacak temelleri var edecektir. Onun anlaşılması Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş felsefesinin ve şimdiki zamanının anlaşılması demektir" açıklamasını yaptı.
ATATÜRK KENDİNİ NASIL ANLATIYOR?
Atatürk’ün kişiliğini onun kendi sözleriyle aktaran CHP'li Beko, "Atatürk: Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mevrusatından olan istiklâl aşkı ile meftûr bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasında yakından vakıf olanlarca bu aşkım malumdur. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücud ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kâimdir. Ben şahsen bu saydığım evsafa çok ehemmiyet veririm. Ve bu evsafın kendimde mevcudiyetini iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıflarla muttasıf olmasını şart-ı esasî bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple millî istiklâl bence bir hayat meselesidir. Millete memleketin menafî icap ettirdiği taktirde beşeriyeti teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet muktezasından olan dostluk ve siyaseti münasebetini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan sarf-ı nazar edinceye kadar bi-aman düşmanıyım." diyor. Bu cümleleri özellikle bugün sıkışınca millici geçinen MHP ve AKP yöneticileri ile İsmail Kahraman denilen o şahsiyete hatırlatmak isterim" şeklinde konuştu.