Geçen gün bir arkadaşla yine, kadın, kadına şiddet ve kadın cinayetleri üzerine konuşuyoruz, ne olmalı nasıl olmalı türünden, bazen ses yükseliyor bazen sinirler geriliyor, neyse bu konuşmanın sonucu neye bağlandı dersiniz, benim feminist olduğuma, doğru ben " feministim "dedim ,ama onun anlayışıyla " erkek düşmanı", bu mudur sendeki karşılığı dedim, böyle mi anlıyorsunuz, deyince ne yazık ki tam olarak birçok insanda karşılığı bu, böyle anlıyorlar. Şuna da kesinlikle inanıyorum ki bu ülkenin yarısından fazlası feminizmin sözlük anlamını bilmiyor, sorun asıl burda, adamın biri çıkmış, Feministlik, erkek düşmanlığı demiş, millet de onun peşinden yıllarca gitmiş. Yani delinin biri kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı onu çıkarmaya çalışmış, durumları.
O vakit, insanlardaki bu algıyı biraz olsun yumuşatmak doğruyu anlatmak amacıyla tarihte kısa bir gezinti yapalım, kimdir bu feministler, nedir dertleri ?
En sade haliyle başlayalım.
Feminizm kavramı, ilk olarak filozof Fransız Charles Fourier tarafından kullanılmıştır. Lady Mary Montagu ve Marguis de Condorcet gibi düşünürler, kadınların eğitim hakkını savunarak feminizm düşüncesinin temellerini atmışlardır.
Bu düşünce daha sonra bir felsefe haline gelmiş ve bugünkü anlamına ulaşmıştır.
Tarihte feminizm üç dalga halinde, birbirinden ayrılan ama temelde aynı düşüncenin mücadelesini veren düşünce sistemi olarak kendini var etmiştir, her dalganın birbirinden az çok ayrılan yönleri var ama özde aynı.. Detay öğrenmek isteyen araştırıp bakabilir.
Öncelikle birçoğunun algısındaki feministlerin sorununun ne olduğunu söylemek istiyorum, feministlerin sorunu bir defa erkekler değil, feministlerin sorunu, ezme ve ezilme ilişkisi olan ataerkil düzene karşı mücadele etmektir... Kadın varlığının her alanda kabul görmediği bir dünyada, bu varlığın eşit koşullarda kabul görmesinin derdinde. Yani yaşanılan bu dünyada iki cins var, iki insan türü var bunların eşit haklara sahip olmalarıdır, kısacası.
Cinsiyet ayrımının karşısında hukuksal, siyasi ve toplumsal eşitlige sahip olmaktır dertleri.
Feminist olmanın yalnız yaşamak, erkeklerden nefret etmek gibi koşulları yoktur. Çünkü feminizm yalnızca bir ADALET arayışıdir.
Bu sorunlar sadece kadına ait sorunlar değil aslında, feminizm diyince sadece kadının mücadelesi anlaşılmamali bu sorun, erkeklerin de sorunu. Feministlik, kadınlara özgü bir etiket değil.
Yaşamsal alanlarda eşit, özgürlükçü düşünceye sahip olan her erkeğin de içinde olacağı bir düşünce sistemidir...
Eşit bir dünyayı savunan feministler, sınıf mücadelesi, ırkçılığa karşı mücadele gibi önemli insan hakları konularının da gelişmesine katkı sağlamıştır.
Vesselam, her türden ayrımcılığın yapılmadığı bir yaşamın mücadelesidir, feminizm.