Gözlerin bir mana diyarıydı.
Sen sonsuzluktan gelirken, gül çocuk.
İlk cümlesini kurduğunda yumuşacık leblerin.
Henüz ayın ondördüydü serçe yüreğin.
Daha dokunmamıştı hassas ruhuna; yabancı bir nefes.
Sen seyrederdin alemi; kulaklarında gönlü titreten bir ses.
Sarılırdın pembeden bir peluşa.
Rüyalarını süslerdi kar beyazlığı.
Büyümek; yemyeşil bir rüya.
Tanık olmamıştın hala zifiri bir karanlığa.
Açılırdı her sabah göğsün güneş misali.
Dönüşürdü çağlayan sesli bir ırmağa.
Ne! Nedir? Derdin bu olanlar.
Kuzum; insanı gülmekten ne alıkoyar.
Küçüktün, daha çok küçük, benli çocuk.
Bilemezdin korkulukları, bilemezdin, ne çok.
Sana ait yaşanacakları çoktan silip süpürmüştü dünya denen düzlem.
Sen büyüdükçe artıyordu, umuda duyulan özlem.
Bir gün oldu sen yeşerdin, dalından, elma kırmızısı yanaklarınla.
Hoyratça dokundu nadanlar kopardılar, yapraklarınla.
Gün geldi kuzum; şimdi neşelen.
Bu gün bahar, yeniden çiçeklen.