Yarışma programında sığırın yavrusuna buzağı hariç her türlü hayvan ismini söyleyen genç kızımızı izlediniz mi?
Sıpa bile dedi ki ben bir ara şıklar arasında olmadığı halde kedi der diye beklentiye girdim.
Bazen de haberlerde çıkıyor. Halka mikrofon uzatılmış, orası neresi burası neresi kıvamında sorular var. Bir keresinde Mars mı daha yakın yoksa Hindistan mı sorusuna neredeyse herkes Mars demişti. Belki kilometre bilgisi yoktu, belki de Hindistan’ı gezegen sanıyordu. Veya Marsı ülke. Ne olursa olsun hiçbirşey bilmiyordu bu insanlar. Çok güldük, sanki parodi gibi geldi bize. Ama aslında vahimdi.
Kıbrıs hangi ilimizdedir? Ege, Marmara, hatta Ege kıyısında biryer diyenler vardı.
Mesele okul bitirmek değil aslında. Istersen iki üniversite bitirmiş ol. Meraklı değilsen, araştırmıyorsan, öğrenmiyorsan öyle kalıyorsun.
Illa ki ülkeleri, hayvanların isimlerini bilmemek değil mevzu.
Manavda yıllardır satılan tatlı patatese uzaydan gelmiş sebze muamelesi yapıyor benim meraksız vatandaşım.
Kinoa diyor markette görüp, antin kuntin birşey o da ne diyor. Merak edip açıp okumuyor bile. Halbuki gazetede yazıyor, haber olmuş faydalı yiyecek diye haberini yapmışlar kaç kere. Mesele yemek, sevmek veya sevmemek de değil.
Bilip öğrenmek.
Bu devirde birşeyi öğrenmek o kadar kolay ki. Kimseye sormaya gerek kalmadan internetten her sorunun cevabına bakılır, kolaylıkla öğrenilir herşey.
Önce merak etmek gerek tabii. Merak azalınca cehalette artıyor onunla birlikte.
Bazen okuduğum kitaptaki bir tıbbi terimi de merak edip açıp araştırıyorum. Bir işime yaradığından değil sadece merak ediyorum.
Bu beni ileri seviyede bilgili yapmaz elbette. Ama seviyorum bilmeyi.
Manava yeni bir meyve gelince de, kitapta bir yabancı terim görünce de açıp bakıyorum.
Herkes herşeyi bilemez. Kimsenin öyle bir beklentisi de olamaz.
Ama küçük genel bilgileri de bilmezsek ve öğrenmemekte ısrar edersek dünyanın en cahil ülkeleri arasında zirveye yerleşiriz.