Çoğu zaman eleştiri yazısı, ara zamanlarda çözüm yazısı ve çok nadir de övücü yazılar yazmayı tercih ediyorum. Okuyucularım bunu bilir.
Beni daha yakından bilen de, bir doğduğum şehrin takımı Sivasspor’un, bir duyduğum şehrin takım Beşiktaş’ın, bir de doyduğu şehrin takımı Göztepe’nin taraftarı olduğumu bilir.
Bunun üçü bir arada olur mu diyenlerin sesini duyar gibiyim.
Hele bunun üçü de Süper Lig takımı ise nasıl olur diyenlerin olduğunu de tahmin ediyorum.
Şöyle oluyor benim açımdan kardeşim, bu takımlar kimle maç yaparsa yapsın onu tutuyorum, bu takımlar birbirleriyle maç yaparsa taraflı tarafsız taraftar gibi maçı izliyorum.
Yani ne golü atana seviniyorum, ne golü yiyene üzülüyorum.
Bu da benim çok taraftarlık tarafım.
Bugün ki, yazımı ise doyduğum tarafım Göztepe’ye adamak istedim.
Başarıya doğru yelken açan Göztepe’ye, İzmirlileri gururlandıran Göztepe’ye.
Süperlig’de bu tozu dumana katarak giren Göztepe, Fenerbahçe, Trabzonspor gibi dört büyüklerden iki büyüğü yenip, diğer iki büyük ile liderlik yarışına girdi.
Büyük başarı ve hiçbir başarı sürpriz olmadığı gibi bu da sürpriz değildi.
Futboldaki başarı, iyi başkan, iyi yönetim ve onların verdiği kararla ortaya çıkan iyi takımdan çıkar.
Göztepe’ye yeni transfer olan Yasin’in süratli ve etkili oyununu Galatarasay’ı bilen biler. Aynı oyun sistemine sahip Göztepe’mizin çocuğu Halil Akbunar’ı da Göztepe’yi bilen bilir.
Yasin’in gelmesiyle ‘Tamam bu iş oldu’ dedim.
Geçtiğimiz yıllarda Halil, süratli ve ani oyun karakteri Göztepe’yi tek bacaklı canavar yapıyordu.
Bu transferle Göztepe artık iki bacaklı Canavar oldu.
Ya Halil koşarak defansı yarıyor, ya da Yasin.
Sonuç ortada.
Göztepeliler geldikleri stattan güle oynaya, zafer şarkıları söyleyerek çıkıyorlar.
Bizler de İzmirli olarak Göztepe’yi yazmaktan, ‘Göz Göz Göztepe’ diye bağırmaktan gurur duyuyoruz.
Hepsi bu mu ?
Tabi ki değil.
Böyle bir takım oluşturan, İzmirlileri coşturan ve gururlandıran Göztepe’mizin Başkanı Sayın Mehmet Sepil ve yönetimini kutluyorum.
Teşekkürler başkanım.