Bir kadının ömrü sevildiği kadardır

Aysel Ateş Abdullazade

Terkedilmiş bir kadın
kestiği saçı uzunluğunda unutulur
santim santim...

Bazı günler vardır ki şiirden ibarettir benim için. O günü şiirlere ayırırım; okurum, seslendiririm ya da herhangi bir mısraya takıntım yazıya dönüşür. Bir mısradan köşe yazısı doğar mesela. 

Yukarıdaki şiirimi okurken "bir kadının ömrü" mısrası içimde yer etti. Şiiri yazarken hiç bu kadar derin düşünmemiştim açıkçası ya da o derinliği şiirin doğumu ile bastırmışım. Bir kadın ömrü, düşünsenize...

Bir kadın, ömrünü sadece kendisi için yaşamaz. Kadının ömrü ağaç dalları gibi ayrılır. Kadın müthiş bir varlıktır dediğim zaman seksist olduğumu düşünüyorsunuz. Oysa gerçek bu. 

Mesela kaç erkek tanıyorsunuz, hasta eşini terketmeyen yada çocuğu olmadığı için eşini suçlamayan? 

Yatalak eşine hizmet eden, ona bakan kaç erkek vardır bu hayatta yada baksa bile ona sadık kalan? 

Çocukları için istemediği bir hayatı yaşayan, istemediği evliliğe boyun eğen kaç erkek vardır? 

Akşam dayak yese de yüzünü gözünü silip, morluklarını fondotönle kapatıp sabah erkenden kahvaltı masası hazırlayan erkek gördünüz mü hiç?


Zorla evlendirilen ne kadar erkek vardır yada arzuları elinden alınan, okuma isteği bastırılan?

Bunları düşündünüz mü? Sanmıyorum. Ben düşünürken bile önümdeki çayım soğudu. İçim gibi. 

Kadının ömrü başkalarının hayatını da yaşamakla geçiyor. Bir kadın kendi hayatından ziyade babevinde babasının, ağabeyinin, akrabalarının, dedikoducu komşularının; evlendirildikten sonra da kocasının, onun akrabalarının, evlatlarının hayatını yaşıyor. 

Kitap okuduğu zaman bir babadan yemek istenmez, ama anneden istenir. Futbol izleyen bir baba onu bırakıp tuvaletdeki çocuğunu yıkamaz, üstünü giydirmez. Ama bir anne izlediği filmin önünden kalkar, çocuklarının isteğini ve gerektiğini yapar. İzlediklerini de unutur. 

Parkta saatlerle zaman geçiren anneler varken, babalar iki defa kaydıraktan kayan evladının üçüncü kayışına tahammül edemez. 

Erkekler hep yorgun gelir eve, oysa çalışan kadın eve geldiğinde vardiya değişmiş olur. Çünkü bir de evde işelenecek. 
Yemekler, ütüler, çamaşırlar, bulaşıklar, temizlik bir kadının hayatının merkezine kurulmuş bir sistem. Ve kadına zorla bu işleri vazife olarak tayin etmişler. Oysa bunları yapmak sadece gönül ve vicdan işidir. 

Bir kadının ömrü başkaları tarafından kurulmuş tablodan ibaret. O tabloyu yazanlar kadının hayatını çalmış, suistimal etmiş ve zorlamış. 

Bir kadının ömrü sevildiği kadardır! Sevin kadınları, onlar kendilerinden çok sizin hayatınızı yaşıyor.

Aysel Ateş Abdullazade
Türkiye, Antalya