Geçen hafta barınağa bir golden retreiver terk edildi. Çok etkilendim, çok üzüldüm. Heryerde ilanlar açtım, burada uzun uzun yazdım. Sizi de üzdüm. Geniş bir kitle hafta sonu boyunca okudu üzüldü. Çareler aradık hep birlikte.
Neden yaptık peki bunu? Terk edildiğini gördüğümüz her köpeğe yaptığımız şeyi yaptık aslında. Bir tık daha çok etkilenme sebebimiz bu çocuğun on yaşında olmasıydı. Yaşı ilerlemiş her canlıya olduğu gibi köpeklere de ayrı bir ilgi duyuyorum.
Bir tarafta yaşlı diğer tarafta bebek köpek görsem ve sadece birini alma şansım olsa, yaşlı olanı alırım.
Yaşlılık, yaşanmışlık içerir. Alışkanlıklar vardır yaşlı bir yaşamda. O alışkanlıkları yerle bir edeni affedemem o yüzden. İnsan, hayvan hiç fark etmez.
İşte bu yüzden ben etkilendim ve herkes de etkilensin istedim. Bir dolu ilan açtım. Bütün arkadaşlarıma da açtırdım. Hep birlikte çare aradık.
Gülen bakışlarının yerini alan endişe dolu bakışlar uykularımı kaçırdı benim. Hiç tanımadığım bir köpeğin neler hissettiğini düşünüp durdum. Ev ortamından çıkıp tamamen yabancı bir ottama, beton yataklara yattığı için nasıl mutsuz olduğunu düşünüp ağladım. Sahibini (!) özlemiştir, gözü kapıdan ayrılmamıştır diye huzurum kaçtı. Derin derin uyuyamadı diye üzüldüm. Çünkü köpekler öyledir. Tanımadıkları, yabancı bildikleri ortamda huzurla uykuya dalamazlar. Uyurlar ama tetikte uyurlar. Güven duymadıkları için huzur da bulamazlar.
Seyahate çıkmak zorunda olduğum yıllarda, iki gün kızımı bırakıp geri geldiğimde hemen kucağımda uykuya dalardı. Sonradan çözdüm ve çok üzüldüm. Ve çok gerekli olmadıkça seyahate çıkmadım.
O veya bu sebeple köpeğini terk edeni asla anlamam ve asla empati yapmam. Kırmızı çizgim varsa benim eğer, tam burada işte. Hiç kinim olmaz kimseye, nefret de duymam. Ama köpeğini terk edeni asla affetmem. Bir dolu da nefret ederim.
Bütün hafta sonu uykularımızı kaçıran bu on yaşındaki golden çocuk için yazdığımız yazılar, paylaşımlar ailenin de gözüne çarpmış. Ve çok pişman olmuşlar. Sosyal medyada okuyup çok üzülmüşler ve koşarak köpeklerini geri almışlar. Rehinciye bıraktığı kol saatini geri alır gibi.
Peki o çocuğun günlerce yaşadıklarını ne yapacağız?
Söz konusu aileye buradan iki çift lafım var.
Terk etmek bir vicdan meselesidir. Bir kere terk edebilen hep terk eder. Kanda o bozukluk varsa düzelmez.
Sonradan pişman olmanız, sizi bizim gözümüzde aklamıyor. Bizim aklımızda, peluş yatağından çıkarıp betona teslim ettiğiniz köpeğinizin üzgün bakışları kaldı.
Ve eğer planladığım gibi o çocuğu barınaktan daha erken çıkarabilmiş olsaydım, bir daha onu sadece rüyanızda görürdünüz.
Şimdi yaşlı köpeklerini bir kalemde çizenlere 18 yıllık bir hikaye anlatayım.
Romeo, babamın kalbi kadar sevdiği golden çocuğu. Romeo da bir terkti aslında. Eski evinde çok mutsuz bir terk çocuktu o.
Romeo için nerdeyse hayatlarını adadılar karı koca. Tatile beraber gittiler, onsuz olacaksa da gitmediler. Dile kolay 18 sene bu.
Her dakika birlikte. Hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde birlikte.
Yaşlılık zamanı gelip çattığında ise, sıkılıp of demek yerine ah dediler. Ya bizi bırakıp giderse. Uzun uzun yaşasın, nefesi bizimle olsun yeter dediler.
Ve öyle güzel baktılar ki. Saatlerce yürüyüşü, sağlıklı yemekleri, hiç bitmeyen sevgileriyle.
Ne zaman ki yaşlılığın getirdiği aksaklıklar çıkmaya başladı, onları da bir panik aldı. Ya ona birşey olursa?
Önce eklemleri zayıfladı. Her goldenda olduğu gibi ilk orası etkilendi. Daha zor yürümeye, daha az hareket etmeye başladı.
Sonraları yerinden tek başına kalkamaz oldu. Basamaklarda zorlanmaya başladı. Ama yanında hep annesi babası vardı. Kalkmak istediği anda ona destek olan, tökezlediği anda onu tutup kaldıran ailesi. Uzunca bir zaman böyle geçti. Gerektiğinde kucaklayıp taşıdılar. Ben biliyorum ki bir kez of demediler. Sadece üzgündüler.
Ayrılığı iyice uzatmaktı bütün gayeleri.
Gün geldi yerinden hiç kalkamadı Romeo. Çok istedi ama kalkamadı. Onu kucaklayıp oturttular, yanlarına taşıdılar. Ve bazen de onun yanında yerde oturdular, yattılar.
Son altı ayı böyle geçti Romeonun. Hiç kalkamadı. Altı bağlandı.
Hiç üşenmediler, günde kaç kez altını değiştirip temizlediler. Onu pamuklara sardılar. Romeo bir patisiyle babamın elini tutarken hayata veda etti. Annesi de başucunda ağlarken gitti Romeo.
Gideli 8 sene oldu, hala adı geçtiği anda ağlatır hepimizi.
Siz şimdi köpeğinizi çok sevdiğinizi ve pişman olduğunuz için geri aldığınızı söylüyorsunuz ya hani. Benim gözümde siz koca bir palavrasınız sadece. Çünkü ben gerçek sevgiyi tanırım. Romeonun hikayesi gerçek sevgidir. Siz koca bir yalansınız sadece.
Sizi asla affetmiyorum. Bahaneniz ne olursa olsun sizi affetmiyorum ve anlamıyorum.
Barınağa veya başka bir eve, nereye olursa olsun köpeğinden vazgeçen insanı anlamıyorum. Bir köpeğin Hiltonu, sahibinin evidir.
Herkes köpek alır, herkes köpek bakar. Önüne yemek koyarsınız, başını okşar sokakta iki tur atarsınız. Bu kolay tarafı.
Asıl mesele son nefesine kadar yanında olacak cesaretiniz ve yüreğiniz var mı sizin?