Özür dilemek yerine teşekkür etmeyi düşündünüz mü hiç?
Ya da sürekli özür dilediğinizin farkında mısınız?
Özür, sizin açtığınız yarayı iyileştirir mi yoksa sadece yüzeysel olarak kapatır mı?
Özür dilemek yara bandı fonksiyonunda olabilir mi?
Açılan yaradan akan kanı durdursa da, yaranın delindiği yeri kim ve ya ne kapatacak? Özür bu kadar derin birşey mi?
"Özür dilerim, seni beklettim" yerine daha nezaketli olduğunuzu göstermek için nasıl bir alternatif cümle kullanırdınız?
Evet, sevgili Medya Ege okuyucuları, bugünkü konumuz özür dilemek. Böyle ince bir konuyu ele almak, fikirlerinize sunmak istedim. Niyetim, sizinle birlikte bilinçli bir şekilde özürün değerini ve kullanma yerini belirlemektir.
Yukarıdaki soruları okuyup, düşünüp cevabını bulabilirsiniz. Cevaplar tabiki kişiye, şahısa göre değişecek. Kiminiz için özür nezaket kuralı iken, kiminiz için de bir değerdir. Bazılarımız için üçüncü kişiler tarafından sıradanlaştırılmış ve ağırlığını kaybetmiş olsa da, özürün kavram olarak üslup, naiflik ve karşıdakine değer biçme olasılığı da mevcut.
Öncelikle bazılarımız nezaket göstermek amacı ile karşı taraftan özür diler. Aslında derine gittiğinde özür dilemek için öyle büyük sebep yok. Mesela biri sizi beş dakika beklemiş, siz bunun için özür diliyorsanız kabahat ve ya yanlış değil. Ama bunun yerine teşekkür de edebilirsiniz. "Seni beklettiğim için özür dilerim" cümlesi yerine, "Beni beklediğin için teşekkür ederim" ya da "Kafanı şişirdim özür dilerim" demek yerine "Beni dinlediğin için teşekkür ederim" diye ifade etmek daha uygun olmaz mı? Bence öyle. Dil ve söylem değişikliğinin altını çizen Çin asıllı illüstratör, Yao Xiao'ya göre, kendimize de, muhatabımıza da aynı değeri göstermekle ilgili olan bu yeni kendimizi ifade etme biçimini benimsememiz çok önemli. Nezaket gereği kendimizi muhattabımızdan özür dilemek zorunda hissetmek bir süre sonra bilinçaltımıza bizde bir şeylerin yanlış olduğuna dair sinyaller veriyor. Kendimize olumsuz duygular aşılıyoruz.Gereğinden fazla özür dilediğin zaman, sadece kendi bilinçaltına suçluluk duygusu aşılamıyor, karşı tarafın da bilinçaltına bir mesaj göndermiş oluyorsun. "Sen ile ben arasında bir güç dengesizliği var. Sen benden daha değerlisin, sen benden daha önemlisin". Böyle olunca da, "özgüvensiz" ya da "kurban" gibi bir profil çizmiş oluyorsun.
Bir de özür dilemeyi günlük hayatında hatalarının karşılığı olarak basitleştiren, sıradanlaştıranlar var. Sabah hata yapar, öğle arası özür diler ve aynı hatayı akşam yine yapar. Çünkü bilir ki bir özür dilerim kelimesine bakar affı. Ve bu kısır döngü böyle devam eder. Özür bu kadar basit bir kavram değil. Her yaranın kapanma melhemi de değil özür dilemek. Açılan yaradan akan kanı durdurmanın yolu üstüne bir "yara bandı" yapışıtmaktan geçmez. Özür dilemek hatamın farkındayım, beni affet diye algılansa da, sürekli bir hal aldığında suistimale dönüşür. Karşı taraf bunu anlar ve ya anlamaz, ama bu böyledir. Sürekli özür dileyen insanlar sürekli hata yapanlar ve bu hatanın aslında farkında olmayanlardır. Özür ile hallederim bilincinde olmak karşı tarafı önemsememek, değer vermemek psikolojisidir.
Her hatanın özürü var mı? Bir kadın, öğretmen, yazar, anne, hayata erken atılmış birey ve tecrübelerle donatılmış bir hayat serüveninden geçen biri olarak söylüyorum: tüm hataların özürü yoktur, telafisi olmayan şeylerin özürü yoktur. Net olarak belirlenmiş kodeksler var ki onların affı, bağışlanması yoktur. Özür dilemek herşeyi yoluna koymaz, düzeltmez. Hatalar çeşitlidir. Özellikle sadakatsizliğin, narsist davranışın, psikolojik ve fiziksel şiddetin affı olmaz. Böylesi insanları affeder, özürünü kabul ederseniz devamına da hazır olur. Bazı şeyleri kesip kurtulmak gerek.
Özür naif bir davranıştır, inceliktir. Yanlış yaptığımı anladım, bir daha olmaz, bağışlanma diliyorum demektir. Bir defaya mahsustur, süreklilik halini almamalıdır. Lütfen dikkate alınız. Bilincinizdeki özür kavramını düzeltin, kendinize değer verin.
Esen kalın!