BİR ZAMANLAR ÇEŞME

Banu Pirinçcioğlu

Yüzmeyi Çeşme’de öğrendim ben.

Her haftasonu yokuşlu yollarını ine çıka, sıkışan trafiğinde, sabırla yolculuk yapıp gittiğimiz Çeşme’de.

Otoban tabii ki yok o zamanlar. Uçurumlu ve korunaksız,her geçtiğimizde beni korkutan virajlı yollarından döne döne gidilirdi. Manzara kahvesini geçtik mi yaklaştık demekti. Özellikle Cuma akşamı, trafik öyle bir sıkışırdı ki, araba kullananlar inip diğer araç sürücüleriyle sohbet eder sonra yol açılınca aheste aheste araçlara binip yola devam ederlerdi.

Çeşme o zamanlar denize girdiğimiz bir yerdi. Izmirlinin yazlık beldesi.

Kordon boyunca uzanan tek katlı evleriyle, aslında fazlasıyla sıradan ve şatafattan çok uzak bir yerdi Çeşme.

Tek lüksü Dalyan’daki balıkçılardı. Bir tane pidecisi, kumrucusu ve lokmacısı vardı. Ve hepimize yeterdi. Hem azdık, hem gözümüz aç değildi.

Denize girmek de bedavaydı üstelik. Ilıca plajı, Altınkum plajı boylu boyunca uzanan sahiliyle en güzel denizimizdi ve parasızdı.

Havlumuzu kuma sererdik. Şezlong veya yumuşak yataklar yoktu. Kum vardı, sadece kum.

Karnımız da acıkınca kalkıp ya evlerimize giderdik veya durup bir kumru yerdik. Bazen de pide. Belki üstüne de lokmacıda bir kase lokma.

Hiç trafik bilmem ben Çeşme’de. Dağ tepe boş olduğundan, insanı da azdı. Aldığı kadar bir yerdi.

Evlerimizin bahçesinde otururken ağustos böceklerinin sesinden başka ses duymazdık.

Öğlen uykusu paha biçilmezdi. Akşamüstü çocuklar parklara oyuna, anneler babalar komşusuna giderdi.

Akşam yemeği için nereye gitsek diye bir düşünce olmazdı. Belki bir balık yenirdi Dalyan’da. Veya herkes evinde.

Sessizliği hatırlarım en çok. Ağustos böceklerinin sesini. Korna yok, müzik sesi yok.

Çardağı hatırlarım. Denizini en çok sevdiğim Çardak. Şifne yolunda, ufacık bir koyda kalan sakin sessiz deniziyle Çardak. Gündüz denize girilir, akşamüstü hafif bir müzik çalar. Gelen herkes şortuyla, terliğiyle gelir, keyifle içkisini yudumlar, güneşi batırır çıkar giderdi.

Şimdi Sheraton’ın olduğu yerde Turban Çeşme oteli vardı. Sade, Çeşme’ye yakışan bir otel.

Zaten o zaman Çeşme’de herşey sadeydi. Plajlar, restoranlar, oteller. Bir yazlık beldede herşey nasıl olursa öyleydi.

Zorlamasız ve güzel. Sessiz ve sakin.

Arabayla geçtiğimiz yollarında sıra sıra makileri gördüğümüz Çeşme’de, artık sıra sıra evler var. Dağlarda bile ev var.

Hala yazlık niyetine Çeşme’ye giden varsa söyleyeyim, orası artık yazlık değil.

Çeşme artık rant.

Ayak parmağınızı denize sokamazsınız 50 Lira vermeden.

Denizin her yanı parsel parsel kiralandı. Denize girmek istiyorsanız önce para vermeniz gerekiyor. Çok şık bir mayo, onun üzerine yine çok şık olması gereken bir plaj kıyafeti, şık bir terlik ve çanta da edinmelisiniz. Öyle eskisi gibi hasır çanta, espadril olmaz. Aşağılanırsınız. Bunlar hanımlar için geçerli elbette. Beylerin de muhakkak pahalı bir mayo, ayakkabı edinmesi gerekli. Kılıklsız gitseniz de parayı verince denize girebiliyorsunuz. Sadece ezik olmuş oluyorsunuz, benden söylemesi.

Evinizden veya otelinizden çıkıp denize girmek için biraz da sabır gerekecek. Çünkü trafik olmazsa olmazı artık Çeşme’nin. Her saat tıkanma potansiyeline sahip. Hem gidişte hem de dönüşte trafikte mutlaka kalacaksınız.

Akşam evimin bahçesinde uzatır ayaklarımı keyif yaparım diyorsanız zor. Dört bir yandaki sıra sıra gece kulüplerinden gelen müzikler birleşip sizin evin bahçesine yayılacak çünkü. Arabesk caza, caz Türkçe popa karışarak kulak terörü yaratacak. Öyle evde bahçe keyfi de yok yani.

Bari çıkıp dışarda yemek yer bir de bara gidip müzik dinler kafamı orada şişiririm derseniz, önce banka hesabınıza bir bakmanız gerekiyor. Yeterli bakiyeye sahipseniz çıkın.

Çeşme artık o Çeşme değil. Elbette bu halini de seven çok, akın akın gelmelerinden belli.

Ancak o gelenlerin eski Çeşmeli olduklarından şüpheliyim.

Ve değişim hızla devam ederken bir de Arap projesi yolda geliyor. Sözde, 12 ay turizmi canlı tutmak için yapılacak.

Gerçekte, bir Suudi Arabistan projesi olan ve içinde avmler, marinalar, otellerin bulunacağı bir çirkinilk.

Çeşme şimdi bile eski halini mumla aratırken, bu projeden sonra tamamen anılarımızda kalacak bir belde olacak.

Güzel olan herşeyi yakıp yıkmakta üstümüze yok. Daha güzelini yaptığımızı sanıp, korkunç şeylere imza atıyoruz.

Örneğin hala Bayraklı’daki o sevimsiz dikine dikine yükselen rezidansları çok çirkin buluyorum. Bugün bir akıllı insan çıkıp hepsini yıkıyorum dese en önde gidip ben alkışlarım. Çeşme’nin Paşalimanı’na sevimsiz, şekilsiz uzay aracı tipli binaya siz şakşak yapıyorsunuz. Ben ise önünden geçmeyi dahi reddediyorum.

Çeşme artık benim Çeşmem değil. Ama bundan sonra sizin Çeşmeniz de olmayacak.

Bir zamanlar ne güzel yermiş deyip, açıp açıp resimlerine bakıp anarsınız ancak.