Hayata gözümüzü açıp bir şeyleri öğrenmeye ve öğretilmeye başladığımız andan beri aklımıza kazınan tek önemli şey vardı: İnsan olmayı başarmak!
Bunu ne derecede başardık, ne kadarını benimsedik ilerleyen yaşımızda yaşayarak görüyoruz. Lakin her zaman bir şey dikkatimi çekmişti, hala da çekmekte bu zavallı düşünce. İnsanı tek varlık olarak öğretmediler bize. İki çeşit insan tanıttılar bize – zirveye taşınarak yükseltilen erkek, aşağıya çırpılarak çökeltilen kadın. Hangisi daha çok insandı? Hangisi daha egemendi? Hangisi daha liderdi?
Düşüncenin kökündeki sorun bizi insan olmaktan uzaklaştırdı bazen. Kadını aşağılayan, küçümseyen, ikinci sınıf insan olarak algılayan bu toplum kendi kafasında üretdiği egemenliği erkeklere tanıdı ve onları daha çok insan olarak gördü.
Dün haberlerde gösterdiler; on dört yaşındaki kız zorla evlendirildiği için evden kaçmış. Evet, on dört yaşında bir çocuk. Bu kız hangi şartlar altında insan olmayı başarır sizce? Nefretini, öfkesini bu topluma kusarak nasıl insan olacak, söyler misiniz?
Komşumdaki kadın alkolik kocasından sürekli şiddet görüyor. Yüzünde ve kollarında hiç geçmeyen morluklar taşıyor. Ve en büyük morluk yara haline gelmiş şekilde kalbinde. Bu kadın nasıl insan olacak, sizce?
Gece yolda giderken eşime yol kenarında duran “gece kadınları”nı ve onlar için yavaşlayan, türlü tekliflerle sırıtan adamları gösterdim. Peki, bu adamlar mı bu toplumun üyesi değil, yoksa bu kadınlar mı? Hangisi daha iyi insandır, ya da hangisi sadece insandır?
Akşam yemek yapmadığı için küfür yeyen bir arkadaşım var. Kocası beş para etmez bir “insan”. Evet, ona da insan diyoruz maalesef, küfürle yatıp, küfürle kalkan arkadaşıma da.
İnsan olmak çok geride kaldı. İnsanlar artık insan olmayı başaramıyor. Bir mücadelesi de yok aslında başarmak için. Hiç bir çabası yok. Bu şekilde mutlu aslında. İnsanlar bizim çocukluğumuzda kaldı. Biz büyüdük, insanlık büyüyemedi, küçük kaldı. Güzel komşuların olduğu mahallelerde, hasta komşusuna yemek getiren evlerde, sokakta top oynayan, ip atlayan çocuk seslerinde, uzunsaçlı bebeklere elbise yapan kızların elinde ve masallarla uyuyan bebeklerin kalbinde kaldı insanlık.
İnsan olmak bir erdemdir! İnsan olmak egemenliği deyil, bireyliyi taktir etmektir. İnsan olmak erkek-kadın ayrımcılığı deyil, birlikte tek varlık olarak göre bilmektir. İnsan olmak senin niyetindir, nefsindir.
İçimizde taşıdığımız benlik duygusunun hakkını vermeden insan olunmaz. Cinsiyet olarak algılarsak, bu, bizim seçimimiz değil. Ama yaşadığımız sürece içimizde ve benliğimizde ne tür insan yetiştirmemiz doğrultusunda kendimize yargılarımız, sorgumuz olursa ve ya içimizde sadece insan yetişdirme çabamız varsa, İNSANIZ!
Güzel insanlarla kağıttan gemilerimizi mavi umutlarda yüzdürmek dileğile!
Aysel Ateş Adullazade
Türkiye, Antalya