İnsanı yabancılar incitmiyordu ki. Sevdiğin insanlar o işte herkesten daha ustaydılar.
Lisa Gardner
Sözcükler biriktiriyoruz içimizde. Hepsini üst üste diziyoruz yüreğimizin tozlu raflarına. Konuşma hakkı gelmedikçe bize, zamanla sivriliyor uçları ve biz biriktirdikçe kendi yüreğimizi kanatıyoruz ve bunu bize yaptıranlar da genellikle en yakınlarımız oluyor.
Hakikatlere kapatılan kulaklarla dolu dört bir yanımız ve biz sustukça uzaklaştık, ötekileștik, yabancılaştık kendimize.
Susmaya alıştıkça zannettik ki unutuyoruz sustuklarımızı. İçimizde oluşan yerini bulamamış sözcükler kalabalıklaștıkça, biz yalnızlașıyoruz. Kelimesizleștikçe üşüyor ruhumuz.
"Hadi kapat gözlerini ve arkana yaslan. Düşün bi ne kadar çok içine attıkların var. Duygu ve düşünce çöplüğüne dönmeye başlıyorsun ve sen ne yazık ki o çöplük ağzına kadar dolmadan bunu fark edemiyorsun." dedi ihtiyar.
Evet fark edemiyoruz!
Bir gün bize de konuşma sırası gelecek mi? İçimizde biriken sözler gün yüzüne çıkabilecek mi? Bizi kemiren kelimeler yerini bulabilecek mi?
Peki ya yerini bulduklarında her şey için çok geç olur mu?
Bunun cevabını kestiremesem de yine de yerini bulmalı tüm kelimeler. İçimizi zifiri karanlığa gömen her sözcük o tozlu raflardan çıkmalı. Hakikatin şeffaflığına bürünüp ruhu hapsettiği öfkeden kurtarmalı. Gün gelip nefrete açılacaksa yürek haritamızın tüm yolları, çok geç olmadan temizlenmeli o sözcüklerden.
Yürek ne zaman dile gelirse işte o zaman açılır kapılar. Bizi yalnızlığa mahkum etmeye çalışan insanlarla yüzleşme vakti geldiğinde işte o zaman serbest kalır duygular.
Bırak açılsın dilinin bağı
Dökülsün sözcükler
Dinsin ruhunun sessiz feryadı