Bize hep bir yasak lazım. Yasaksız birşey yapmayı veya yapmamayı beceremiyoruz. Çünkü gerekli eğitimi almamışız. Eğitimden kastım illaki okul eğitimi değil. Sıfırdan, ailede, evde başlayan eğitimden bahsediyorum.
Kurallı, insan olma eğitimi.
Mesela bizim memlekette minicik çocuğu direksiyona oturtmak bir zafer hareketidir.Babalar alır beş yaşındaki çocuğunu direksiyona oturtur. Evinin önünde park yerinde iki tur atar. Böylece çocuk neyin yasak neyin serbest olduğunu kafası karışarak anlamaya çalışır.
Eğitimli ülkelerde böyle şey olmaz. Kural kuraldır çünkü.
Almanya’da bir akşam yemeğinde alkol almayan masadaki bir Alman’a sormuştum. Hiç mi izin yok diye. Hani bizde vardır ya şu kadar promil serbest diye. Bana dünyanın en saçma sorusunu sormuşum gibi bakmıştı. Tabii ki de hayır, araba kullanacaksan içemezsin. Net.
Öyle öğreniyorlar çünkü. Yasaklar, kurallar altını çize çize beyinlere kazınıyor.
Yine Dusseldorf’da trene bineceğim ama bir türlü bilet almayı beceremedim otomatik makineden. Bekleyenler dedi ki, bin içerde verirsin. Bindim, elimde param bekliyorum. Görevli gelsin vereyim. Ne gelen var ne giden. İneceğim durağa geldim, suçlu psikolojimle birlikte indim.
Meğer hiç kimse öyle kaçak binmeye yeltenmediği için gelip de kontrol eden olmuyormuş. Nasıl özenmiştim medeniyetlerine.
Doğruyla yanlışı ne güzel öğrenmişler.
Bakınız bize. Yasak olmadan, ceza gelmeden birşey beceremiyoruz.
Tedbirli olun, sokağa çıkın serbestsiniz dediler. Sanki dünden bugüne bir yıl geçmiş gibi, tehlike tamamen ortadan kalkmış gibi akın ettik sokaklara.
Düne kadar otobüse on kişi biniyorken şimdi yüz kişi balık istifi seyahate başlamış. Kafeler, restoranlar yanyana masalarda, değil 1,5 metre mesafe arada 50 santim ya var ya yok. Maskeler var ama burunlar açıkta. Sanki burun mikrop alıp veren bir organımız değilmiş gibi. Kimisinde maske de yok zaten.
Çünkü yasak kalktı. Ve eğitimsiz milletim yasaksız kalınca kendini şaşırdı.
Normalleşme sonrası manzaralar arasında tekrar tekrar izlediğim bir haber var.
Kahvehaneler açılmış. Okey oynamak yasak olduğu için dert yanan bir takım adamlar.
Hani sanki ekmek bulamamış da aç kalmış, veya ne bileyim evden atılmış sokakta kalmış gibi dertli.
Olur mu böyle diyor, okey oynamadıktan sonra ne anlamı var?
Utanmasa oturup ağlayacak. Öyle dertli, öyle perişan.
Ne büyük dertleri var ülkemin...
Şimdi geldi yine sokağa çıkma yasağı. Müstahak bize. Çünkü biz yasaksız yaşayamıyoruz. Beş yaşında çocuktan farkımız yok. Git köşeye tek ayak üstünde dur demek gerekiyor illaki.
Başka türlü laftan anlamıyoruz.