Hayat boyu bekletilmedik mi, doğmak için bekledik, dünyaya geldikten sonra gözlerimizin açılmasını, hareket etmeyi, konuşmayı, yürümeyi ve büyümeyi.
Sonra ilkokul hayatı.1. sınıfken 2. sınıfı ve yıllarca sonra da bitirdik okul macerasını, büyüdük. Evlenmek yuva kurmak için bekledik uygun zamanı. İşte bu aşama bu kadar kısa olmadı. Hep kalbinin eşini bekledi insan, onu en iyi anlayanı, ruhunun tercümanını.
Ve sonra, gün beklersin, telefon beklersin, adının onun sesinden fısıldanmasını, gece gündüzü, gündüz geceyi beklersin. Yazın kışı, kışın yazı, özlediğine kavuşmayı, hayatı anlamlandıranı, hislerini yüreğinden alıp, gözlerinden gözlerine dünyanın en güzel gülümsemesini aktaranı. Beklersin işte, elin telefonda, gözlerin kapıda. Beklemek kelimesini tek anlamlı kılanı...
Geldi diyelim, sonra onunla hep en güzel günlerin geleceği günleri beklersin. Hep beklersin yani anlayacağın ve günün birinde, her şeyi güvence altına aldıktan sonra huzurlu bir şekilde yaşamak istersin bu hayattaki son günlerinde.
Ve en sonunda bu kadar bekledikten sonra bizi de bekler bir şey...
Yeter der, sana ayrılan süre, sana vaat edilen nefes bu kadar.
Ölüm ansızın hiç beklemediğin bir anda gelir çatar.
Ondan sonrası malum, herkesin kıyameti, kendi ölümüyle başlar...