Bir 10 Kasım daha geçti. 1938’den 2018’e ise tam 80 yıl.
10 Kasım bizim Atatürk’ü bedenen kaybettiğimiz tarih sadece. Oysa içimizdeki Atatürk sevgisi asla bitmedi. Çünkü Atatürk, hayatımızın her karesinde bizimle yaşıyor. O, dalgalanan bayrağımızda, O, İstiklal Marşımızda, okuduğumuz kitaplarda, ettiğimiz dualarda, O, iş hayatımızda masamızda, hayat mücadelemizde, erkeğin cesareti, kadının özgüveninde, okulda tahtada, masada yemeğimizde, gençlere verdiğimiz değerde, çocuk sevgisinde, hayvanlara gösterdiğimiz ilgi ve şefkatte... İlkokulda öğrendiğimiz ilk şiirlerdendi Tarık Orhan’ın Başöğretmenim şiiri. Hala ezbere bilirim.
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim
Baktım ki asker,
Ben de askerim,
Kars'ta, Kore'de
Nöbet beklerim...
Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O'nun sesini,
Dünya dinliyor.
Ne heyecanlı
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.
Tarih okudum,
Baktım başta O.
Her iyi işte,
Her savaşta O.
Bu devrimleri
Hep O düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış gülmüş.
O semamızda
Ebedi güneş,
O gönlümüzde
En harlı ateş.
Çocuk kalbimle,
İlk O'nu sevdim.
Atatürk benim,
Başöğretmenim...
Bu topraklarda özgürce yaşıyorsak, kimsenin himayesi altında zincirli değilsek özgürce istediğimiz yere gidebiliyorsak, kadın olarak toplumda bir yerimiz varsa, çocuklarımız eğitimin ve bilimin farkında iseler, yeni camiler yapılabiliyor ve ezan okunabiliyorsa halen, çocuklarımıza ve gençlerimize bırakacak kültürel ve manevi bir mirasımız varsa, vatanım diyeceğimiz bir toprağımız, birey olarak ben buradayım ve buraya aitim dediğimiz bir kimliğimiz varsa tek sebebi Mustafa Kemal Atatürk.
O, ileri görüşlü, zeki, eğitim, kültür ve bilime önem veren, fedakar, çalışkan ve vatansever bir insandı. Sadece kendi insanına örnek olmakla kalmadı, tüm dünyada eşsiz bir lider ve devlet adamı olarak örnek gösterilen bir insan oldu. Cesareti, güvenilirliği, vatan sevgisi, ince zekası, kararlılığı ile Atatürk sadece askeri değil aynı zamanda siyasi bir başarı kazandı, yaptığı devrimlerle kurduğu Türkiye Devleti’nin modern bir ülke olmasında büyük adımlar attı. Ne yazık ki erkenden aramızdan ayrılmasıyla yapmayı planladığı devrimlerin hepsini gerçekleştiremedi.
Atatürk’ün ölümünden sonra tüm dünyadan liderler, gazeteler ve yazarlar senelerce O’nunla ilgili muhteşem sözler söylediler.
ABD Başkanı John F. KENNEDY; “Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.” diyerek Atatürk’ün kişiliğine ve liderliğine hayranlığını anlatır. Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanı Aristide Briand’ın Mecliste verdiği cevap: "Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum." olmuştur.
Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı;
“Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.” der.
Bir İsveç gazetesi Nya Dagligt;
“O, olmasaydı modern Türkiye olmazdı. O'nun sayesinde Türkler, O'nun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve zaten dünyaca pek yüksek olan onurlarını daha fazla yükseltebileceklerdir.” diye yazar.
Japon Times “Şaşırtıcı ve çekici bir kişi. Asker olarak büyük, fakat devlet adamı olarak daha büyük.” diyerek belirtir Atatürk’ün farklılığını.
Sovyet Başbakanı Kalilin “Şöhreti bütün cihana yayılmış olan tecrübeli başkanın yönetimi herkesin sevgi ve saygısını çeken büyük Türk Milleti'nin milli bağımsızlığını devamlı bir başarı ile kuvvetlendirmiş ve yeni milli yapısını yaratmıştır.” diye ifade eder.
“Atatürk, eskimiş bilimlerle boş yere kafasını yormamış olduğundan daha taze ve cesur düşünen bir önderdir. Kendisi için, bugünkü Avrupa'nın en güçlü Devlet Adamıdır diyebileceğimiz Atatürk, hiç şüphesiz devlet adamlarının en cesur ve orijinalidir.” cümleleriyle Atatürk’ü anlatan İngiliz yazar Herbert Sideabotham’a katılmamak mümkün mü?
Daha bunun gibi yüzlerce övgü dolu yazıya ya da söze sahip bir insanı sadece 10 Kasımlarda anmak zaten akıl kårı değil. Onun da dediği gibi “Büyük ölülere matem gerekmez, Fikirlerine bağlılık gerekir.”
Ve yine Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıkların arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur.”
80 yıl öncesinde Atatürk vefat ettiğinde Türk halkı nasıl gözyaşı döktüyse, ve şu anda yine gözyaşı döküyorsa küçücük çocuklar O’nu hiç görmeden 10 Kasım’da, 80 yıl sonra da, bu küçük çocukların çocukları O’nun fikirlerine duyulan saygıyı asla yitirmeyecek.