Gün geçmiyor ki, güzelim Türkiyemizde ilginç olaylar ortaya çıkıyor ve sonu ilginç sonuçlara varıyor.
80 milyonluk bir ülke olmanın güzelliği kadar kötü yanları da elbette ki oluyor.
Farklı düşünceler, farklı hareketler, farklı yöntemler ve farklı sonuçlar, ülkemizde yeni şeylerin ortaya çıkmasına neden oluyor...
En son haberini aldığımız olay gibi!
Bir belediyemiz, borç içinde kalmış.
Devletin ilgili kurumlarına borcunu ödeyemez durumda kalmış.
Milyonluk bütçesinde herkese yeterken, borçlarını ödeyemez duruma gelmiş.
Borçları nasıl yaptığını karıştırmak istemiyorum, çünkü sonunda vatandaşa bir hizmet yaptık denileceğini şimdiden tahmin ediyorum.
Tıpkı kredi kartıyla alışveriş yapıp, keyfini süren insanın sonunda borçlarını ödemeyip, varsa tası tarağı satışa çıkarması yoksa, kamusal, siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda eleştiri ve isyan dolu sözleri söylemesi gibi.
Kendi düşen ağlamaz atasözünün hala yere düşmekle ilişkilendiren insanların olduğu ülkemde, bu atasözü dahi kafi gelmiyor.
Bizim bu kendi düşen ağlamaz atasözünün belirtiği yerlerden birisi olan ve borç batağına düşen belediyemiz, borçlarını nasıl ödeyeceğini günlerce kara kara düşündükten sonra çözümünü buldu.
Borca karşılık uhdesinde bulunan camiyi mülk olarak verdi.
Camiye karşılık, borcunun silinmesini istedi.
İnsanın maneviyatını ürküten bu alışveriş oldu mu, olmadı mı?
Onu da haberimiz çıktığında öğreneceksiniz.
Cami alınıp, satılan mal mıdır?
Caminin sahibi kimdir? Cami dinimize göre “Allah’ın Evi” değilmidir.
Onunda değerlendirmesini haberimiz çıktıktan sonra iç dünyanızda kendiniz yapın!
Pek yakında.