Bugünlerde sosyal medyada bir boşanma yazısı okudum. Kadın, eşi ile yollarının ayrıldığını yazmış ve ona ileriki hayatında başarılar dilemişti. Ne kadar sivil, ne kadar kültürlü, ne kadar insani bir davranıştır dedim kendi kendime. Zaten uzun zamandır bu konu üzerine köşe yazmak istiyordum, çeşitli sebeplerden erteleniyordu. Boşanma kültürü devrimizde yazılması, anlatılması ve eğitim şeklinde nesillere ötürülmesi gereken bir kavram. Günümüzdeki kadın cinayetleri, aile içi tartışmaların sonuçları ve saplantılı kocaların çoğalarak can alması bunu gösteriyor.
Ayrılma kararını anlatıyordum. Çok sayıda yorum gelmişti bu paylaşıma. İnsanların ilgi alanı daha çok başkalarının hayatı, özeli olduğu için bizim gibi toplumlarda oldukça normaldir. Yorumlarda herkes üzgün ayağına yatmış, "böyle olmamalıydı, yok olamaz, barışmanız lazım, karı-koca arasında olur böyle şeyler" gibi saçma fikirler üretmişler. Sanki biri ölmüş de başın sağolsun! diyorlar.
Boşanmayı, iki insanın hayatını ayırmasını bu kadar faciaya dönüştürmek nasıl bir düşünce mahsülüdür? Üstlerine güller serperek evliliklerini kutladığınız insanlar ayrılırken neden gözünüzde eksiliyor? Bir şeylerin bittiği zaman paylaşacak hiç bir şey kalmamışsa, bu insanlar siz istiyorsunuz diye bir çatı altında hayatlarını mı mahvetmeli?
Birlikte konuşacak hiçbirşey kalmamışsa, sevgi tükenmişse, aşk duraksamışsa, tüm bağlantılar kopmuşsa iki insan neden kendine ve dolayısı ile biribirine eziyet etsin ki? Hiç bir insan duygusu kalıcı değildir. Herşey bitebilir birgün, tükenir en büyük aşklar da demiş şair.
Paylaşıma ben de yorum yazdım. Ayrılan çifte yeni ve ileriki hayatlarında başarılar diledim. Her ikisini de bu sivil kararından dolayı tebrik ettim, kültürel olarak da insanlara örnek olması açısından onları kutsadım. Boşanan birini tebrik mi ettin? dediğinizi duyar gibiyim. Evet, ettim. Evlenirken ettiğimiz gibi. Evlenirken artmadıkları gibi boşanırken de eksilmez insanlar. Aksine, ne güzel ki toplumda böyle bireyliyini anlayan, hayatını birey olarak yöneten insanlar var diye sevinmeliyiz. Boşanmak trajedi değil, insani bir eylemdir. Kendi hayatını yönete bilen, kendi kararları olan insanların var oluşunun göstergesidir.
Boşanmak evlenmek kadar doğal bir şeydir. Ama gel gör ki bunu insanlara, özellikle erkeklere anlatmak çok zor. Evlenirken her iki tarafın rızası, isteği olduğu gibi, ayrılırken de bu isteğe saygı duyulmalıdır. Boşanmak, aslında zamanında var olan sevgiyi, ilişkiyi geldiği yerde bırakmaktır. Boşanmak, insani bir davranıştır, doğaldır. Boşanmak, karı-koca olamayan iki insanın dost kalmasıdır, ileriki hayatında yeni pencereler açarak mutlu olma çabasıdır.
Zaten arada ilişki ve sevgi kopukluğu varsa, çocuklar için, el-alem için bu evliliği sürdürmenin bir anlamı yok. Bu hayatta herkes kendi hayatına bakar. Doğanın kanunu bu. Çocuklar büyür, el-alem konuşur susar, geriye kalan sen ve yalnızlığın olur ve zaman su gibi akıp gider. Geriye döndüğünde ellerin boşa çıkar.
Aynı çatı altında olmasa da dost ve iki yetişkin insan olarak birey yetiştirmek daha sağlıklıdır.
Evlatlarınızı sağlıklı ortamda büyütün. Büyütün ki onlar da büyüdüğünde birey olarak kendi hayatı ile ilgili kararları vermekten korkmasın, başkalarını değil, kendini düşünmeyi, kendini önemsemeyi bilsin.
Aile, her zaman en sağlıklı yerdir düşüncesi ile kandırmayın evlatlarınızı. Gerçekler bu hayatın içeriği.
Aysel Ateş Abdullazade
Antalya, Türkiye