BRAN KALESİ KONT DRACULA (VLAD PELEŞ)

Suat Bıçak

Romanya’ya gelip Transilvanya’yı ziyaret etmeden dönmek olmaz. Hal böyle olunca bizde Bükreş’ten atladık trene ve Bran Kasabasına doğru yola çıktık. Ancak yolculuk hiçte sandığımız gibi kolay olmadı. Bir çok videoyu incelememe rağmen yola çıktığımda hala nerede inip nereye gideceğimi hatta hangi araçları kullanacağımı bilmiyordum. Önüme çıkacak zorlukların farkındaydım ama kaleyi görme arzusu daha baskın geldi. Şimdi bu yolculukta ne gibi zorluklarla karşılaştım, hangi durakları kullandım hepsini tek tek anlatacağım.

Öncelikle Dracula’nın kalesi yani bilinen adıyla Bran Castle, Braşov’a bağlı bir kasabada bulunuyor. Kasabanın adı tahmin ettiğiniz üzere Bran. Tabi öncelikle Bükreş’e gelmeniz gerekiyor. Bükreş’ten tren istasyonu Gara De Nord’a 123 nolu otobüs ile ulaşabilirsiniz. Bunun için şehir merkezinde olmanız gerekiyor. Ancak tüm duraklarda tren istasyonlar ve havaalanları için şematik görseller bulunuyor. Yinede zor durumda kalırsanız diye yardımcı olacak bir uygulama adı vereyim, Moovit. Bunu indirdiğiniz zaman hangi otobüs nerede saat kaçta kalkacak ve nereye gidecek hepsini size gösteriyor. Tecrübe ettim ve saati neredeyse hiç şaşmadı.

Trenle Braşov’a indiğiniz zaman 23 nolu otobüse binin. 4 durak sonra şehir merkezinin girişinde ineceksiniz. Buradan Braşov gençlik stadının yanındaki ufak terminali sorun. Terminalde 2 numaralı peronda Bran Kasabası’na giden otobüsler sizi bekliyor olacak. 45 dakikalık keyifli bir yolculuk yapacaksınız. Eğer benim gibi bahar ayında gidiyorsanız daha da mükemmel olur. Sarı papatya tarlaları arkasında uzanan transilvanya dağları harika bir atmosfer… Tek problem otobüsteki havasız ortam. Ancak tüm dertleriniz uzaktan kale göründüğü zaman sona eriyor.

Kalenin önündeki durakta indiğinizde tekrar Braşov’a giden otobüslerin saatini öğrenmeyi unutmayın. Kale girişinde çeşitli yöresel eşyaların satıldığı güzel ve minik bir Pazar var. Tüm satıcılar nedense yaşlı kadınlardan oluşuyor. Eşyalar ise sadece wampir temalı. Kalenin çıkışında birkaç dracula yazılı tişört almayı da ihmal etmeyin. Gelelim o muhteşem kalenin içine. İlk girişte burada yaşamış tüm kralların yada beylerin resimleri sizi karşılıyor. Aralarında kont dracula olarakta bilenen Vlad Peleş’i de görebilirsiniz. İlk odaya girdiğiniz zaman gizli bir tünel sizi direk ikinci kattaki kütüphaneye çıkarıyor. Bu gizli tünel hem çok eğlenceli hemde bir o kadar ürperticiydi.

İkinci kata çıktıktan sonra çok zevkli bir küçük teras bulacaksınız. Herkes burada fotoğraf çektiriyor. Çünkü buradan kalenin tüm detayları fark edilebiliyorsunuz. Bir süre burada oturup dinlendikten sonra yine bir tünel yardımıyla kalenin en üst katına çıkıyorsunuz. Buradaki manzara aşağıdan göründüğünden daha korkutucu. Sanki kimsenin ulaşmasını istemedikleri bir yer olarak yapılmış. Filmlerde gördüğümüz o ulaşılmaz gibi görünen kalenin en üst kısmına nihayet varabildim.

Bir süre Romanya dağlarına doyduktan sonra sizi korku filmlerini aratmayacak odalar bekliyor. Önce küçük bir kızın canavarla olan diyalogu canlandırılmış. İster istemez kıza acıyorsunuz. Arkasında samanların üstünde yerde yatan yaşlı bir ihtiyar. Onu fark ettiğinizde korkmamanız mümkün değil. Bir sonraki oda ise en ilginç olanı. İçeride Kont Dracula’nın işkence aletlerinin olduğu eski bir büyü kitabının bulunduğu bir oda bulacaksınız. Aynı anda duvarda hayalet siluetleri canlandırılmış. Işıklar loş ve sesler atmosfere uygun, yani kendinizi tam olarak Draculaya esir olmuş hissedebilirsiniz.

Artık yavaş yavaş kalenin bahçesine doğru iniyorsunuz. Tabi her odada farklı bir ortam göreceksiniz. kral tacı, görkemli yatak odaları, eski masalar, tozlu kitaplar yanan şömineler ve daha bir çok ilginç görsel. Hepsi size burada yaşamış ünlü Dracula’yı anımsatmak için. Tabi eğer öyle bir kişi gerçekten varsa. Bunu kimse ispat edemez ama Bran Kasabası geçimini bu hikayeye borçlu olduğu inkar edilemez bir gerçek. Bölgedeki yerel insanlar yani kafelerde çalışanlar bile kendilerine ister istemez bir gizem katmışlar. Sanırım onlar Dracula ile gayet mutlular.

Kaleyi gezdikten sonra kalenin bahçesinde uzunca bir süre oturdum. Buraya gelmek kolay olmadı. O yüzden gitmekte kolay olmayacak gibiydi. Kalenin arka bahçesinde küçük bir alışveriş merkezi ve bir korku odası bulunuyor. Şahsen kalede korkuya doyduğum için buraya girmek istemedim. Ama gittiğinizde aklınızda olsun. Ve son olarak kale manzarasında bir Bran kahvesi bana çok iyi geldi. Dönüş yolculuğu için enerjimi topladım. Şimdi Bükreş’e dönmek için üç otobüs ve bir tren yolculuğu yapmak zorundayım.

İnsanın başarmak istediği bir yolculuktan sonra hayatı bir kat daha fazla anlam taşıyor. Bir sonraki yolculuk için motivasyonunuz artıyor. Benim her yolculuk için ayrı bir motivasyonum olsa da her hedef sonrasında yeniden kendimi aşırı hazır hissediyorum. Bakalım bir sonraki serüven bizi nereye götürecek, youtube kanalıma abone olursanız beni de çok mutlu etmiş olursunuz.

Transilvanya ‘dan korku dolu sevgiler…

Çok Gezin Çok Okuyun ve Çok Sorun..